Last Updated:

Katkılı Hazır Yiyecek ve İçeceklerin Zararları

Sinan Kanmaz
Sinan Kanmaz Sağlık

İnsanın mükemmel bir vücuda ve bu vücudun mükemmel bir korunma sistemine sahip olmasına rağmen bir çok insan hasta olmaktadır. Her geçen gün ise hastalıkların ve hastaların sayısı da artmaktadır. Hasta olmamızın sebebi aslında biziz. Çünkü vücudumuzu yanlış kullanarak onu yıpratıyor ve onun savunma mekanizmasını çökertiyoruz. Oysa vücudumuzu daha iyi tanımalı, kendimize zarar veren maddelerden uzak durmalıyız. Peki ama nasıl???

Hasta olmamızın sebeplerini ayrıntılı olarak "Neden hasta oluyoruz?" başlıklı yazımızda anlatmaya çalışmıştım. Bu yazıda ise bu sebeplerden bir tanesi olan hazır gıdaların zararlarından ve bu gıdaların içindeki katkı maddelerinden bahsedeceğim.

Marketlerdeki bütün uzun ömürlü ürünler sağlığı, bilhassa çocukların sağlığını büyük ölçüde tehdit etmektedir. Bu gıdalar metabolizmayı bağışıklık sistemini ve genetiği ciddi şekilde etkiler. Doğru şekilde hazmedilemediği için damar tıkanıklıklarına neden olur. Vücuttaki vitamin üretme mekanizmasını, su yapısını, vücudun su oranı ve su düzenini bozarak yaşlanmayı hızlandırır ve hastalıklara sebep olur.

Bu faktörleri göz önünde bulundurarak diyebiliriz ki 10-12 yaş grubu çocukların büyük çoğunluğu, artık bu gıdaların beyin ve üreme organlarında oluşturduğu tahribatlar nedeniyle şimdiden küçük birer ihtiyar gibidir.

Günümüzde, dünya gıda endüstrisinde, bir yıl içinde binlerce çeşit ve milyonlarca ton katkı maddesi kullanılmaktadır. Hazır gıdaları yemek de her gün yaklaşık 2000 çeşit katkı maddesi tüketmek anlamına geliyor. Tatlandırıcı, tat verici, kıvam koruyucu, kıvam arttırıcı, renk koruyucu, beyazlatıcı, bozulmayı önleyici, nem tutucu, boya, aroma vs. 

Vücudumuza her gün 2000 adet zararlı maddenin girdiğini ve bunların her gün vücudumuzda biraz biraz biriktiğini düşünelim.Vücudumuz bu duruma ne kadar dayanabilir. En başta vücudumuzu savunmasız bıraktığımızı ve onu aslında bizim hasta ettiğimizi söylemiştim. Şimdi sanırım bu durumu daha iyi anlamaya başlamışızdır.

Durum sadece bundan ibaret değil. Bu satırları okuyan bir çok okuyucu büyük ihtimalle bu zararlı maddelere karşı bilinçlenmek, kendisini ve çevresindekileri bu maddelere karşı korumak niyetinde. Ancak bu zararlı maddelere karşı işimiz o kadar da kolay değil. Neden mi?

Hepimiz biliyoruz ki yiyecek Endüstrisi, kullanılan katkı maddelerini ambalaj üzerinde belirtmek zorundadır. Fakat bu zorunluluk üreticinin sadece kendi kattığı maddelere mahsustur. Mesela bir fırın ürettiği bir üründe su, maya, yağ, yumurta ve şeker kullanıyor. Bunları belirtmek zorundadır. Fakat kullandığı su, yağ, yumurta, maya ve şekerdeki katkı maddelerinin neler olduğunu belirtmek zorunda değildir. Bununla birlikte katkı maddelerinin üretim metodunu da belirtmek zorunda değildir. Zeytin, peynir, ekmek, baharat, kuruyemiş, taze meyve ve sebze gibi açık satılan yiyeceklerde, lokanta veya pastanelerdeki ürünlerde katkı maddelerinin belirtme mecburiyeti yoktur.

Aslında bu durum, yediğimiz katkı maddelerinin neler olduğunu tam olarak öğrenemeyeceğimiz anlamına gelmektedir. Zaten birçoğumuz buna dikkat etmiyoruz elbette. Ancak bu meddeler neden bizden saklanmak isteniyor. Sadece basit bir sakın içindekilere bile baksak belki biraz daha durumu anlayabiliriz. O zaman bakalım sakızın içinde neler varmış.

Basit Bir Sakızın İçindekiler

Sakız Mayası (Ana Madde): Sakız ambalajlarının üzerindeki içindekiler kısmında yukarıda da belirttiğim gibi sakız mayası yazıyor. Ancak sakız mayasının içinden neler olduğu belirtilmiyor. Bakalım neler varmış; Kauçuk, vaks, antioksidan, elastomer, reçine, venil polimer, parafin ve katkı maddeleri. Yine hangi katkı maddeleri olduğu belirtilmemiştir.

Tatlandırıcılar (7 tane): Tatlandırıcılarn hiçbirisi doğal olmadığı için hepsi de sindirimi bozar ve diyabete zemin hazırlar. Buna ek olarak aspartan gibi bazı tatlandırıcılar beyin faaliyetlerini bozar, baş ağrısı, baş dönmesi ve bayılmalara sebep olur. Dudaklarda, dilde ve ayaklarda şişme yapar. Aspartan, fenilalanin denilen bir amino asit içerir. Fenilalanin ve metabolik atıklar, kan ve dokularda birikir. Çocukların Gelişmekte olan üreme organlarında ve beyinlerinde hasara yol açar. Bu hasar kısırlığa, çocukların zihinsel özürlü olmasına yada zeka geriliğine neden olur.

Doğala Özdeş aromalar (3 tane): Gen teknolojisi ve nanoteknoloji yöntemleri ile üretilenler beden-ruh dengesini ve hormonal dengeyi etkiler.

Nem Tutucu (Gliserol): Genellikle domuz ürünü ya da mezbaha atıklarından elde edilir. Gen teknolojisi ve nanoteknoloji yöntemleri ile de üretilebilir.

Emülgatör (Lesitin): Genellikle domuzlardan elde edilir. Bitkisel olanlarda "soya lesitin" yazar ancak bunlar genetiği değiştirilmiş soyadan elde edilir.

Parlatıcılar (2 tane): Bu parlatıcılardan bir tanesi "Şellak"tır ki genetiği değiştirilmiş bir tür bitten elde edilir. Alerjilere ve beklenmeyen yan etkilere yol açabilir. Diğer parlatıcı ise "karnauba mumu"dur. Brezilya hurması mumuna benzeyen sentetik bir mumdur. Aslında kağıtçılık ve mobilyacılık gibi sanayilerde kullanılan bir parlatıcıdır.

Renklendirici ve Nem Tutucu (Titanyumdioksit, E 171): Nanoteknolojide kullanılan ana maddelerden biridir. Bir süredir mineral şeklinde değil nanoparçacıklar halinde kullanılmaktadır. Ağız yoluyla vücuda giren ve dokularda depolanan bu nanoparçacıklar organik Bir maddeyi, su ve karbondiokside kadar parçalama özelliğine sahiptir. Kuvvetli nem tutucu olduğu için vücudun su bileşimi üzerinde çok etkili olabilir. Çok geniş bir kullanım alanı vardır: İlaçlar, vitaminler, şekerlemeler, sakızlar, un, şeker, tuz, karbonat, kabartma tozu ve partikül halindeki bütün gıdalara beyazlatıcı ve nem tutucu olarak katılır.

Gördüğünüz gibi iki buçuk gramlık küçücük bir sakız, en az 18 tane katkı maddesi içeriyor. En az diyorum, çünkü her bir katkı maddesinin 1-3 tane kendi koruyucu katkısı vardır.

Sakızın üzerinde "Laksatif etki yapabilir" ve "sakızdır yutmayınız" uyarıları yer alır. Bunu bir çok kişi bilmez ve çoğu kişi bu uyarıları zaten okumaz. Yetişkin insanlar bir tarafa, sakız gibi ürünleri bolca tüketen çocukların böyle bir uyarıyı anlaması beklenemez ve tabii ki küçük çocukların hepsi sakızı yutar.

Katkı Maddeleri Faydalı Olabilir mi?

Bazı kişiler katkı maddelerini savunuyor ve katkı maddelerinin zararsız olduğunu hatta faydalı olduğunu iddia ediyorlar. Geçtiğimiz yıllarda bu doğru olabilirdi ancak bugün katkı maddeleri farklı malzemelerden, farklı teknoloji ve yöntemlerle elde edilmektedir. Üretim metotlarının, kimyevi içeriğinin ve kaynaklarının güvenli, tehlikeli veya şüpheli olup olmadığının belirlenmesi kesinlikle mümkün değildir.

Mesela  Karotene (E160) bakalım. Karoten normalde doğal A vitamini kaynağıdır ve doğal bitki pigmentlerinden elde edilir. Betanin (E162) ise kırmızı pancardan elde edilebilir. 30 yıl önce bu şekilde doğal bitkilerden elde edildiği için ikisinin de adı, 30 yıl önceki gibi hala güvenilir sınıfında yer almaktadır. Ancak bu süre zarfında yeni metodlar ve teknolojiler kullanılmaya başlamıştır. Artık bu katkı maddeleri büyük oranda genetiği değiştirilmiş bitkilerden üretilmektedir. Hatta biosentez ve nanteknoloji yöntemleri ile elde edilenler de olabilir. Bu durumda bu ürünler artık güvenilir değildir, tehlikeli hale gelmiştir.

Anlaşılıyor ki bir ürün ambalajlı olsun yada olmasın, ambalaj üzerinde içindekiler belirtilsin veya belirtilmesin, kullanılan gerçek katkı maddelerini ve bunların kaynaklarını tespit etmek mümkün değildir. Dolayısıyla her üründe onlarca çeşit katkı maddesi kullanılır.

Bazı katı maddeleri tek başına zararlı olmasa da, bir arada zararlı olabilir veya birbirinin zararını yükseltebilir. Buna Sinerjim etkileşimi denir. Vücudumuza giren ilaç yada besin gibi bir çok madde ile birlikte alınan, vücudumuzda biriken her türlü madde diyor ki her türlü madde üretilen enzimlerle tehlikeli bileşimler oluşturabilir. Tabi çok sık kullanılan katkı maddelerinin bir çoğu tek başına da çok zararlı olabilirler.

Kullanılan En Yaygın Katkı Maddeleri

Bisphenol-A: Gıda endüstrisi ürünlerine bozulmayı önleyici katkı maddesi olarak kullanılır. Östrojen hormonu gibi etki yapan bisphenol-A içeren ürünler, yiyenlerin vücudunda östrojen oranının artmasına yol açar. Bu durum ise trombosit üretiminin azalmasına, -hem kadınlarda hem de erkeklerde- endometriozis oluşumuna neden olur. 

Nitrat-Nitritler: İşlenmiş et ürünlerinde en sık kullanılan katkı meddeleridir. Bu iki tür madde hem koruyucu olarak, hem de renklendirici ve lezzet arttırıcı olarak kullanılır. 

Türkiye'de, Nitrat-Nitritlerden en çok kullanılan tür Sodyum nitrit (E-250)'tir. Tüm işlenmiş et ürünlerinde (sosis, salam., pastırma, sucuk,) katkı maddesi olarak kullanılır.

Et ürünleri ile alınan sodyum nitrit, vücutta, kanserojen maddeler olan nitrosaminler oluşturur. Nitrosaminler, dokuların hasarına, mutasyonlara ve kansere neden olur. (Kolon kanseri, karaciğer kanseri, pankreas kanseri, beyin kanseri, lösemi vb.) Sodyum nitritli ürünlerin tüketilmesi, baş dönmesine, baş ağrısına, nefes alma zorluğuna, kan üretimindeki bozukluklara da neden olabilir. 

Sodyum Sülfit (E22İ): Gıda maddelerinde ve ilaçlarda renk ve kıvam koruyucu, bozulmayı önleyici ve beyazlatıcı olarak kullanılır. Türkiye'de en geniş alanda ve en sık kullanılan sülfitleyicidir. Fermente içeceklerde, birçok restoranın salata barında, bira ve şarap gibi içeceklerde bulunur.

Şekerlemeler, peynirler, cikletler, dondurmalar, portakallı içecekler, meşrubatlar, meyve suları, üzüm, kayısı, incir, dut gibi kurutulmuş meyveler, çaylar, çeşniler, hazır deniz ürünleri, reçeller,jöleler, konserveler ve suyu sıkılmış sebzeler, dondurulmuş patates, hazır çorba, salam, sosis, sucuk kurutulmuş et ve balık ürünlerinde kullanılır.

Pamukkale Üniversitesi tıp fakültesinin yaptığı bir araştırmada sodyum sülfitin besin ve ilaç yoluyla alınmasının, öğrenme ve Hafıza bozukluklarına, beyin fonksiyonlarının bozulmasına sebep olduğu ve bu bozulduğu zamanla daha artmasının kaçınılmaz olduğu tespit edilmiştir. Sülfitler, göğüste sıkışma, karında kramp, kurdeşen, ishal, kan basıncının düşmesi, beyinde yanma hissi, halsizlik ve nabzın yükselmesine neden olur.

Ayrıca sülfitler, astım hastalarında astım ataklarını tetikleyebilir.

Sodyum Nitrit (E-250) ve Sodyum Sülfit'in zararları özellikle cenin, bebek ve çocuklar üzerinde etkili olmaktadır.

Karamel (E-250): Genetiği değiştirilmiş buğday ve mısır'dan üretilir. Çeşitli konserve türleri, işlenmiş et ürünleri (sosis, sucuk vb.) salamhamur gerçek pasta bisküvi şekerleme çeşitleri çikolatalı ürünler Hazır çorbalar soslar soya sosu sodalı içecekler mesaj verici olarak kullanılır. kansere neden olabilir.

Titanyum Dioksit (E 171): En tehlikeli katkı maddelerinden biri olan titanyum dioksit için sakızın içindekiler konusuna bakınız.

E 173: Alüminyum kaynaklı olan bu katkı maddesi bazı haplarda ve şekerlemelerde renklendirici (alüminyum rengi) ve nem tutucu olarak kullanılır. Toksik veya alerjen olan her maddeye karşı (katkı maddeleri dahil) aşırı duyarlılığa neden olabilir. Dünyanın çoğu ülkesinde yasaklanmış olmasına rağmen Türkiye'de sadece ilaç ve şekerlemelerde kullanılmamakta, sofra tuzuna bile katılarak bebekler dahil herkese yedirilmektedir.

Aspartan (Aspasvit, Aspamiks): Genetiği değiştirilmiş bakteri metodu ile üretilir. Domates, ketçap soslar, gazozlar, şekerlemeler, ilaçlar diyet yiyecek ve içecekler çikolata, sakız ve benzerlerinde kullanılır. Aspartan, fenilalanin denilen sentetik amino asit içerir. Sentetik fenilalanin ve metabolikleri kan ve dokularda birikir. Çocukların Gelişmekte olan beyinlerinde hasara yol açar. Beyin hasarı, havaleye, otistik veya agresif davranışlara, zeka geriliğine ve çocukların zihinsel özürlü olmasına sebep olur. Aspartan göz kapaklarında, dudaklarda, ellerde ve ayaklarda şişmeye neden olur. Beyin faaliyetini bozduğu, baş ağrısı, baş dönmesi ve bayılmalara sebep olduğu için çoğu ülkede yasaklanmıştır. Aspartamı yasaklayan veya kullanımına sınır koyan ülkelerde, gelişme çağındaki çocuklarda zihinsel özürlülük oranı hızla azalmakta, Türkiye'de ise aynı hızla artmaktadır.

Monosodyum Glutamat ( E 621): Lezzet arttırıcıdır. İmalathane ve restoranda lezzet arttırıcı olarak kullanılır. Özellikle Çin, Japonya ve Türk mutfağında kullanılır. Monosodyum Glutamat ile oluşan reaksiyonlar şunlardır: Baş ağrısı, bulantı, ishal, terleme, göğüste sıkışma, boyun arkasında yanma ve astımlı hastalarda ağır astım ataklarını tetikler. Monosodyum Glutamat ile oluşan reaksiyona "Çin Restoranı Sendromu" da denilmektedir.

Tatlandırıcılar: Maltodekstrin, glikoz, glikoz şurubu, fruktoz, dekstroz, Türkiye'de, Amerika kaynaklı genetiği değiştirilmiş Mısır'dan üretilmektedir. BBebek maması, bebe bisküvisi, her çeşit unlu mamullerde (ekmek, baklava, pasta, bisküvi vb.) cips, hazır çorbalar, her tür içecek (kolalı içecekler, meyve suları, gazozlar vb.) işlenmiş et ürünleri, soslar ve akla gelen her türlü hazır yiyeceğe eklenir bunlarla birlikte fast-food ve bal üretiminde kullanılır. Diyabette, hormonal sistemde ve  bağışıklık sisteminde dengesizliğe sebep olabilir.

Formaldehit: Ürünlerin bozulmasını önler. Formaldehit kimya endüstrisinde en yaygın olarak üretilip, kullanılan maddelerden biridir. Sıva, duvar kağıdı, tekstil, halıfleks, boya, yağlı boya, lastik, metal, mobilya, vücut bakım ürünü ve her çeşit deterjan yapımında, et,, balık, sucuk, yağ, tahıl, hayvan yemi, tohumluk, çocuk aşıları ve her türlü aşağıda kullanılır.

Aroma ve emülgatör türü bütün katkı maddelerinde bozulmayı önleyici olarak kullanılır. Ayrıca mantar hastalıklarında ve Tıbbi laboratuvarlarda koruyucu sıvı ve sterilize edici olarak kullanılır.

Yaklaşık 40 yıldır böylesine geniş bir alanda kullanılan formaldehit kuvvetli mutajen ve alerjenler arasında yer alır ve ödem kronik rinit, bronşiyal astım, alerjik gastrit, kolit ve aşırı duyarlılığa neden olabilir. Aşırı duyarlılık ise bir sonraki formaldehit etkileşiminde daha şiddetlid bir reaksiyona yol açabilir.

Formaldehit, mide öz suyu ile reaksiyona girdiğinde kanserojen bir madde oluşturur. Akciğer kanseri, beyin kanseri ve lösemiye yol açabilir.

İnsanlar, inşaat malzemelerinden kozmetiklerden ve ev eşyalarından yayılan, gıdada sigara ve egzoz dumanında bulunan formaldehitten etkilenebilirler. Formaldehitin en yaygın kullanıldığı alanlar, sıkıştırılmış tahtadan yapılan yer döşemeleri, dolaplar, duvar kaplamaları, mobilyalar, oda spreyleri, dokuma kumaşlar, deterjanlar, döşeme cilaları, duvar kağıtları, halılar ve boyalardır. Evn ısı ve nemi ne kadar yüksek, eşyaları ne kadar yeni ise, havaya karışan formaldehit miktarı o kadar fazladır.

Katkı maddelerinin gıdalarda kullanılması, yıkıcı hastalıkların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bunların bazıları şunlardır: Hazım sisteminde bozulmalar, kronik toksik hepatit, böbrek ve böbrek üstü bezi hastalıkları, üreme organlarında bozukluklar, kısırlık, endometriozis kist, kanser, diyabet, tiroid hastalıkları, havale, hiperaktivite, davranış bozukluğu, otizm, baş dönmesi, baş ağrısı, depresyon, alzhemimer, parkinson, MS, düşük tansiyon, yüksek tansiyon, titreme alerjik kaşıntılar, egzama, astım ve aşırı duyarlılık...

Pek çok ülkede katkı maddeleri üzerine yapılan araştırma sonuçları, dehşet vericidir. Ancak bu ürpertici gerçeğe rağmen üretici firmaların ve parayı elinde tutanların karşısında sesini yükseltecek, yorum yapacak veya kampanya başlatacak bir kamuoyu ulaşabilmiş değildir.

Şu an için gıda terörü ile mücadele edecek bir güç olmasa da bizler de bireysel olarak kendimizi bilinçlendirebilir ve vücudumuzu mümkün olduğu kadar bu zararlı maddelerden koruyabiliriz.