Last Updated:

İtikaf Nedir? Nasıl Yapılır

İtikaf kelimesi genellikle Ramazan ayı geldiğinde bazı kişilerden itikafa gireceğim, falan kişi itikafa girecekmiş şeklinde duyduğumuz bir kelime. Peki "itikaf" ne demek? İnsanlar itikafa gireceğim derken neyi kastediyorlar?

İtikaf kelimesinin sözlük anlamına baktığımızda "hapsetmek, alıkoymak, bir yere yerleşmek, bir yere bağlanıp kalmak anlamına gelen akf kokünden türediğini görüyoruz. İtikaf kelimesinin kendisi ise, kişinin kendisini sıradan davranışlardan uzuk tutması anlamına gelmektedir. Dini bir terim, daha doğru bir ifade ile fıkhî bir terim olarak i'tikaf ibadet amacı ile ve belirli bir şekilde camide kalmayı ifade etmektedir. İ'tikafa giren kişiye de mu'tekif yada akif denir.

İ'tikaf'ın Kaynağı Nedir?

İ'tikaf hem Kur'an, hem de Sünnet ile kaynağı sabit bir ibadettir. “Mescidlerde i‘tikafta bulunduğunuz zaman kadınlara yaklaşmayın” meâlindeki âyetle Kur'an'daki temeli görülmüş oluyor. Hz. Âişe’nin, “Resul-i Ekrem Ramazan'ın son on gününde i‘tikâfa girerdi. O bu adetine vefatına kadar devam etmiştir. Sonra onun ardından hanımları i‘tikafa girmiştir” şeklindeki rivayeti de sünnetteki yerini göstermektedir.

İtikaf'a Nasıl Girilir?

İtikaf sadece Allah rızası için yapılan bir ibadettir. Ayrıca nefis terbiyesi adına kişiye çok faydası vardır. Çünkü itikaf sırasında meşru bile olsa her türlü nefsani ve şehevi arzulardan uzak durulmaktadır. Mesela kişinin eşi ile cinsel ilişkiye girmesi gayet norma bir durum iken itikafta cinsel ilişki yasaktır. Yukarıda vermiş olduğumuz ayet bunu açıkça beyan etmektedir. İtikafta cinsel ilişkiye girilirse, itikaf bozulur.

Farz ibadetlerin yanı sıra nafile ibadetler ile itikafın bir parçası sayılır. Çünkü itikaf'ta zaman boş işlerle geçirilmez. Mümkün olduğu kadar ibadet edilir. Bu şekilde nefseni arzu ve isteklerden uzaklaşıp tamamen manevi bir havaya atmosfer oluşturularak kişi manen olgunlaşmaktadır.

İtikaf'ı Kimler Yapar?

İtikaf'ı müslüman olan kadın erkek herkes yapabilir. Yukarıda gördüğümüz ayet ve Hz. Aişe'nin sözlerinde bu konuda bir ayrım olmadığını görmüş oluyoruz. Bu yüzden bu konuda bir ayrım bulunmamaktadır. Peki diğer dinlerde itikaf var mıdır?

Diğer Dinlerde İtikaf

İtikaf, sadece İslam dinine has bir ibadet değildir. Özellikle Hıristiyanlıktaki Ruhbanlık geleneği düşünülürse İslam'a göre daha fazla uzlet hayatı olduğu görülecektir.

Vahiy geleneğine sahip yani ilahi dinlerin neredeyse tamamında itikaf vardır diyebiliriz. Tabiki her dinde aynı şekil ve usullerle uygulandığını iddia etmek doğru olmaz. Ancak temel uygulanış şekli benzer uygulamalar mevcuttur.

İtikaf, Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail zamanından beri bir sünnet olarak bilinmektedir. Bu konuda “İbrâhim ve İsmâil’e: Evimi onu ziyaret edenler, ibadet için orada kalanlar (âkifîn), rükû ve secde edenler için tertemiz tutun diye ahid -emir- verdik”3 ayetinde geçen akifîn sözcüğü itikafa girenler anlamına gelmekte ve Hz. İbrahim döneminde itikafın bilindiğini ve uygulandığını göstermektedir.

İtikafın Çeşitleri

İtikaf vacip, sünnet ve mendup yani müstehap olarak üçe ayrılmaktadır. Bu itikaf çeşitleri arasında itikafı bozan durumlar açısından farklılıklar bulunmaktadır.

İtikaf alimlerin büyük çoğunluğuna göre sünnettir, bazılarına göre ise menduptur. Sünnettir diyen bazı alimler her zaman itikaf yapmayı müeekked sünnet olarak görmüşlerdir. diğerleri ise Peygamberimizin uygulamasından yola çıkarak sadece Ramazan ayının son on gününde müeekked sünnet olarak değerlendirmişlerdir.

Hanefi mezhebine göre ise itikaf sünnet-i kifayedir. Yani bir yerleşim yerinde bir kısım müminlerin itikafa girmesi ile sünnet yerine getirilmiş olur.

İtikaf yapmak adak adama şeklinde adanırsa itikaf yapmak vacip olur.

Vâcip i‘tikâfa giren, yani, “Allah rızâsı için -meselâ- on gün i‘tikâf yapacağım” diyerek adakta bulunan kişi, tan yeri ağarmadan önce i‘tikâf için belirlediği bir mescide, “Yâ rabbi! Senin rızan için üzerime vâcip olan i‘tikâfı eda etmeye niyet ettim” diyerek girer ve adadığı i‘tikâf günleri süresince oruç tutar, mescidin bir köşesinde ibadetlerini yapar. Nezrettiği son günün akşam namazından sonra i‘tikâftan çıkar.

İtikaf'ın Şartları

Yapılan itikafın sahih olabilmesi için bazı şartlar vardır. Öncelikle itikafa giren kişinin cünüplük, hayız ve nifas gibi durumlardan arınmış olması gerekir.

Bir diğer şart ise niyettir. İtikafa giren kişinin itikaf için niyet etmesi şarttır.

Ergenlik çağına ermek itikafın şartlarından değildir. İbadet ehliyetine sahip olmak yani çocuğun temyiz çağına ermiş olması itikaf için yeterlidir.

Hanefilere göre vacip olan itikaflarda oruç tutmak şart iken Malikiler'e ve Caferiler'e göre müstehap olan itikafta da oruç tutmak şarttır. Şafii ve Hanbeliler itikafın hiçbir çeşidinde oruç tutmayı şart olarak görmezler.

İtikaf'ın Mekanı

İtikaf camide gerçekleştirilmesi gereken bir ibadettir. Hanefi ve Hanbeli mezheplerine göre cuma kılınan camilerde itikafa girmek daha faziletli kabul edilmiştir ama beş vakit namaz kılınan bir mescitte de itikafa girilebilir.

Maliki ve Şafiilere göre ise itikaf herhangi bir mescitte itikafa girilebilir ama kendisine cuma farz olan kişinin bir haftadan daha fazla itikafa girmeyi adaması durumunda cuma kılınan bir camide itikafa girmesi gerekir.

Ca‘ferîler’e göre i‘tikaf cuma namazı kılınan bir camide ifa edilmelidir.

Çoğunluğa göre kadınların da erkekler gibi i‘tikafa camide girmeleri şarttır. Hanefi fakihleri onların evin münasip bir yerinde i‘tikafa girmelerini tercih etmiştir.

İtikaf'ın Zamanı

Bir adaktan dolayı değilde normal şekilde itikafa girilecekse Ramazan ayında yada Ramazan dışında itikafa girilebilir.

İtikafın bir süresi de yoktur. İtikaf niyetiyle camide bir kaç gün yada bir kaç saat kalmak yeterlidir. Malikilere göre ise itikafın süresi en az bir gün bir gecedir. Diğer mezhepler ise çok kısa bir süre durmayı yeterli görmüşlerdir ama en az bir gün kalmayı da tavsiye etmişlerdir. Ca‘ferî mezhebine göre mendup i‘tikâfa başlayan kimse iki gün geçmeden istediği zaman i‘tikâftan çıkabilir; iki gün i‘tikâfta bulunan kişinin bunu üç güne tamamlaması vâciptir. Adak i‘tikâf ise üç günden aşağı olmaz.

İ‘tikâfa özellikle ramazan ayının son on gününde girilmesi Kadir gecesini de ihya etme fırsatı vereceği için ayrı bir önem taşır. Hz. Âişe, “Resûl-i Ekrem ramazanın son on gününde ibadet için yoğun bir gayret içine girer, gecesini ihya eder ve ibadet için aile fertlerini uyandırırdı” demiştir.4

İtikafı Bozan Durumlar

Dışarı Çıkmak

İ‘tikafta bulunan kimse abdest ve gusül gibi tabii ihtiyaçları için dışarı çıkabilir. Şâfiîler yeme içme için de dışarı çıkabileceğini belirtirken diğer üç mezhebe göre ihtiyaç duyacağı şeyleri kendisine getirecek birinin bulunması halinde dışarı çıkması i‘tikafı bozar.

Hasta ziyareti veya cenaze namazı için dışarı çıkmanın i‘tikâfı bozacağı hususunda görüş birliği vardır.

Hanefîler’e ve Mâlikîler’e göre unutarak mescidden çıkma i‘tikafı bozarken diğer iki mezhebe göre bozmaz. Doktora gitmeyi veya yatmayı gerektirecek bir hastalık durumunda dışarı çıkma üç mezhebe göre i‘tikafı bozmaz, Hanefîler’e göre ise bozar. Cuma namazı kılınmayan bir camide i‘tikafa giren kimsenin cuma namazı için dışarı çıkması Hanefîler’e ve Hanbelîler’e göre i‘tikâfı bozmaz; Şâfiî ve Mâlikîler’e göre ise bozar; çünkü önceden süreyi ayarlama veya cami seçimi yapma imkanı vardır.

İtikafta İken Cinsel İlişkiye Girmek

“Mescidlerde i‘tikâfta bulunduğunuz zaman kadınlara yaklaşmayın” meâlindeki ayet gereği i‘tikafta iken cinsel ilişkide bulunmak bütün mezheplere göre i‘tikafı bozar. Çoğunluğa göre bu amaçla dokunma, öpme de böyledir.

İtikafı Bozan Diğer Durumlar

Akıl ve temyiz gücünü gideren sarhoşluk, akıl hastalığı ve bayılma gibi hallerle hayız ve nifas gibi durumlarda da i‘tikaf bozulur. Ayrıca Mâlikîler’e ve Ca‘ferîler’e göre vâcip ve mendup i‘tikâflarda oruç şart olduğu için orucunu bozanın i‘tikafı da geçersiz olur.

Şâfiî ve Hanbelî mezhepleriyle Hanefî mezhebindeki hâkim görüşe göre, bozulan sünnet bir i‘tikâfın tamamlanması veya kaza edilmesi gerekli değildir. İstenirse yeniden i‘tikafa girilebilir. Mâlikîler’e göre ise adanan (vâcip) i‘tikafta olduğu gibi bunun da kaza edilmesi şarttır.

İ‘tikâfa giren kimsenin gücü yettiği kadar namaz kılması, Kur’an okuması, istiğfar etmesi, dua ve niyazda bulunması, kelime-i tevhid ve tekbir getirmesi, Allah’ın varlığı, birliği, kudreti hakkında düşünceye dalması, gereksiz şeyler konuşmaması, başta Hz. Peygamber’in hayatına dair kitaplar olmak üzere dinî-ilmî eserler okuyarak vaktini değerlendirmesi müstehaptır.