Last Updated:

İslam'da Kefaretler

Bu yazıya kaç puan verirsiniz?

[ratings]

İslam dini'ne göre kefaret, dinin belirli yasaklarını ihlal eden kimsenin hem ceza hem de Allah’tan mağfiret dilemek maksadıyla yükümlü tutulduğu köle azat etme, oruç tutma, fakiri doyurma ve giydirme gibi malî veya bedenî nitelikli ibadetlerin genel adıdır.

Kur'an-ı Kerim'de kefaret kelimesi 3 ayette geçmektedir. Bu ayetlerden birincisi kısas ile ilgili ayettir (Maide 45) ve kısas yapılacak kişiyi bağışlamanın yada mali fedakarlığın günahlar için kefaret olacağından bahsetmektedir. Diğer ayetlerde ise ihramlı iken avlanma yasağının ihlal edildiği durumdaki cezayı (Maide 95) ve bilerek yapılan yeminin bozulması durumundaki kefareti açıklar. (Maide 95) Ancak Kur'an'da değinilen kefaretler tabiki bunlardan ibaret değildir. Hacda tıraş olmak, hata ile adam öldürmek ve zıhar gibi konularda kefaret kelimesi kullanılmadan bazı yükümlülükler getirilmiştir. Bunlarla birlikte Kur'an-ı Kerim'de Allah'a karşı işlenmiş olan günahların iman, salih amel, tövbe ve iyi davranışlar ile affedileceğine bir çok defa vurgu yapılmıştır. Bu ayetlerde kefaret kelimesi doğrudan geçmese de günahların örtülmesi anlamında kullanılan tekfir kalıbı da, dini terminolojide kefaret kavramıyla hem kök hem de anlam bakımından aynıdır. 

Hz. Peygamber'in (sav) hadislerinde de kefaretin bir çok yönüne değinilmiştir. Bu hadislerin bir kısmında Kur'an'da bahsi geçen kefaret daha ayrıntılı olarak anlatılırken, bir kısmında da ramazan orucunu mazeretsiz şekilde bozma gibi Kur'an'da bulunmayan bazı konuların kefaretleri de belirtilmektedir. Hadislerde kefaret kavramı işlenen günah ve kötülükleri örten, kişinin Allah katında affedilmesine vesile olan her türlü davranışı ifade eden geniş bir kapsamda ele alınmaktadır. Buna göre beş vakit namaz, Cuma namazı, oruç,umre, hadlerin infazı, çekilen hastalıklar ve başa gelen musibetlere sabretme gibi birçok davranış küçük günahlar için kefaret olarak değerlendirilmiştir. 

Buraya kadar anlattıklarımız aslında İslam dininde kefaretlerin toplum ve fert ile ilgili olmadığını yani kul hakkı gibi konularda geçerli olmadığını daha çok Allah hakkına dair uhrevi sonuçları olduğunu göstermektedir. Yani Allah tarafından affedilmek için yapılan ibadetlerdir. Başka bir ifadeyle fiili bir tövbedir. Şimdi İslam Dini'ndeki kefaret gerektiren fiilleri ve bu fiillerin kefaretlerini inceleyelim. 

Kefaret Gerektiren Fiiller

Kur’an’da bilerek yapılan yeminin bozulması, zıhâr yemini, hata ile adam öldürme, ihramlının avlanması veya tıraş olması şeklindeki beş ihlal için kefaret öngörülürken, sünnette ayrıca ramazan orucunun bilerek ve mazeretsiz şekilde bozulması da kefaret sebebi olarak belirlenmiştir. Hayızlı kadınla cinsel ilişkinin de kefaret gerektirdiğine dair sıhhati tartışmalı bazı hadisler de mevcuttur. Bunlardan ayrı olarak literatürde, bir kısım hac menâsikinin terki veya ihram yasaklarının ihlali durumunda öngörülen bedenî ve malî yükümlülüklerin bazen fidye, bedene, dem, tasadduk gibi adlarla bazen de yapılış amacı gözetilerek kefaret adıyla anıldığı olur. Ancak kefareti gerektiren söz ve davranışları yemin ve dinen kusurlu davranış şeklinde iki ana sebebe ayırmak mümkündür.

Yemin Kefareti

Aslında yemin etmenin kendisi bile dinen tasvip edilen bir davranış değildir. Bununla  birlikte yeminin bozulması ise bir bakıma Allah şahit tutularak verilen sözün yerine getirilmemesi anlamına geldiği için daha çok kusurlu bir davranış ve bir günah olarak değerlendirilmiştir. Bu yüzden bilerek yeminini bozan kişi kefaretle yükümlü tutulmuştur. Ancak bazı durumlar vardır ki kişinin yeminini bozması daha hayırlı olabilmektedir. Bu durumlar hadislerde kefareti verilerek yeminin bozulması gerektiği şeklinde açıklanmıştır. 

Kur'an'a göre yemin kefareti iki aşamalıdır. Buna göre kefaret borçlusu aile fertlerinin ortalama harcamalarını ölçü olarak alarak on fakiri doyurur veya giydirir yada bir köle azat edebilir. Bu üç durumdan bir tanesi seçilebilir. Şayet bunlardan hiçbirine gücü yetmiyorsa üç gün oruç tutar. 

Gelecekte bir işi yapacağına yada yapmayacağına dair yemin eden kişinin yeminini bozması durumunda ise kefaret ödeme konusunda görüş birliği vardır. Ancak geçmiş ile ilgili yemin eden kişinin durumu tartışmalıdır. Böyle bir durum için Şafilerde kefaret gereklidir, çoğunluk ise bu kişinin kefareti gerektirmediğini tövbe ile af dilemesi gerektiğini söylemektedir. 

Hanefilere göre kefaret yemin bozulduktan sonra yerine getirilir. Diğer üç mezhebe göre ise hem yemin bozulmadan hem de bozulduktan sonra kefaret ödenebilir. Şafilere göre oruç ile kefaret ödeme de yemin bozulduktan sonra olmalıdır. 

Adak ve ilanın kefareti de yemin gibidir. Çünkü bu durumlar bir tür yemindir.

Zıhar Kefareti

Zıhar, İslam öncesi döneme dayanır. Kur'an'a göre zıhar, boşanma olmaktan çıkarılarak üç aşamalı kefaretle telafi edilebilir hatalı bir davranış şekline dönüştürülmüştür. Aslında zıhar da yemin kefareti sayılabilir. Çünkü burada koca evliliği bozacağına yemin etmektedir. Ancak bazı fakihlere göre zıhar kefareti böyle bir yeminin yapılmış olmasından, bazılarına göre ise zıhar yeminine rağmen evliliğe devam etmesi yani yeminini bozmasından dolayıdır. 

Zıhar yemininde bulunan kişinin eşi ile ilişkide bulunmadan önce bir köle azat etmesi, buna gücü yetmezse yada azat etmek için bir köle bulamazsa yine ilişkiye girmeden önce iki ay aralıksız oruç tutması, buna da güç yetiremezse atmış fakiri doyurması gerekir. 

Adam Öldürmenin Kefareti

Kur'an'a göre yanlışlıkla bir mü'min öldürülürse ölen kişinin yakınlarına diyet ödenmesi gerekir. Bununla birlikte katilin kefaret olarak mü'min bir köleyi azat etmesi, bu mümkün olmazsa aralıksız atmış gün oruç tutması gerekmektedir. 

Adam öldürmenin kefareti konusunda oruç tutma ayetti geçmediği için İmam Şafii ve Ahmet b. Hanbel'e göre caiz değildir. Ayrıca ayette hata ile adam öldürmekten bahsedildiği için kasıtlı olarak adam öldürmenin kefaretinin olup olmayacağı tartışmalıdır. Hanefiler dışındaki alimler ölüme sebebiyet vermeyi hata ile adam öldürme ile aynı değerlendirmişler ve kefaret sebebi saymışlardır. 

Kasten adam öldürmede ise Şafii ve bir rivayete göre Ahmet b Hanbel kefareti gerekli görürken, çoğunluk kefaretin affedilebilir suçlara tanınmış olan bir imkan olarak düşünerek kasten adam öldürmenin bu haktan yararlanamayacağı görüşündedir. 

Bir çocuğun yada delinin hata ile birisini öldürmesi durumunda ise kefaret gerekip gerekmediği de tartışmalıdır. Kefaretin ibadet yönünü ön plana çıkaranlar gerekmeyeceği,daha çok mali bir yükümlülük olarak düşünenler ise gerekeceği görüşündedirler. 

Kefaret zararın tazmini değildir. Daha çok Allah'tan af dilemenin bir yoludur. Bu yüzden fakihlerin çoğunluğu adam öldürme fiiline iştirak edenlerin her birinin ayrı ayrı kefaret vermeleri gerektiğini düşünmektedir. 

Anne karnındaki çocuğun öldürülmesi durumunda ise Şafii ve Hanbelilere göre kefaret vaciptir. Diğer mezheplere göre ise menduptur.

Hac ve Umre Kefaretleri

Hac veya umre için ihrama girenleri için ihrama girdikleri andan itibaren bazı özel yasaklar getirilmiştir. Kur'an'a göre ihramlı iken traş olma ve avlanma kefaret gereken fiillerdendir. Bakara Suresi 196. ayette ihramlı iken vaktinden önce, hastalık gibi bir mazeret sebebiyle traş olmak zorunda kalan kişinin oruç, sadaka, yada kurban şeklinde bir fidye vermesi istenmiştir. Peygamber Efendimiz (sav) de bu kefaretin üç gün oruç, altı fakiri doyurma yada bir koyun kurban etme şeklinde ödenebileceğini belirtmiştir. 

İhramlı iken avlanma yasağının ihlal edilmesi durumunda ise Kur'an'da öngörülen kefaret, hadislerde ve fıkıh kitaplarında açıklanmıştır. Buna göre avlanan hayvanın bir dengi kurban edilebilir, bedeli kadar tasaddukta bulunulabilir, bedeliyle bir kurban kesilebilir yada bedelinin her fıtır sadakası miktarı için bir gün oruç tutulabilir. 

Hac ve umre kurallarının diğer ihlâlleri de ihlâlin derecesine göre belirli bedenî ve malî yükümlülükler gerektirir ve çoğu hadislerle sabit bu yükümlülükler de yapılan hatayı affettirmeye yönelik olduğu için kefaret niteliğindedir.

Oruç Kefareti

Herhangi bir mazeret olmadan oruç bozma kefareti Kur'an'da yer almamaktadır. Ancak Peygamber Efendimiz (sav) tarafından böyle bir kefaret konulmuştur. Aslında oruç ile ilgili bir çok kolaylık vardır. Oruç tutamayan yada başladığı orucu dinen meşru kabul edilen bir mazerete binaen bozan kişilere bu oruçları kaza etme imkanı verilmiştir. Bu kolaylıklara rağmen Ramazan'da başladığı orucu meşru bir mazeret olmadan oruç bozmak kusur ve suç kabul edilmiştir. Bu kusurlu davranış için Allah'tan af dileyebilmek için üç farklı seçenek sunulmuştur. Buna göre oruç bozmanın kefareti, imkanı varsa bir köle azat etmek, buna gücü yetmiyorsa ara vermeksizin iki ay oruç tutmak, eğer buna da gücü yetmiyorsa atmış fakiri sabahlı akşamlı doyurmaktır. Malikiler dışındakilere göre orucunu bozan kişi yukarıda verdiğimiz sıraya göre imkanına göre kefaret öder. Malikilere göre ise bu üç şıktan birini seçmekte özgürdür. 

Hanefiler ve Malikilere göre cinsel ilişki ile yada yeme içme ile orucun bozulması aynı hükümlere tabidir. Ancak Şafiiler ve bir kısım diğer alimlere göre Ramazan orucunun sadece cinsel ilişki ile bozulması kefarete gerektirir. 

Diğer Kefaretler

Hayızlı Kadın ile Cinsel İlişkinin Kefareti

Adetli iken cinsel ilişkiye girmek Bakara Suresinin iki yüz yirmi ikinci ayetinde ifade edildiği üzere haram ve günahtır. Bu fiili işleyenin tövbe etmesi gerekmektedir. Ancak tabiin alimleri ve Hanbeliler'in çoğunluğuna göre bu durumda bir dinar (4,12 gr. altın), yada ilişki ay halinin başında veya ortasında ise 1, sonunda ise yarım dinar sadaka vermeyi gerekli görmüşlerdir. Hanefi ve Şafiilere göre bu sadaka müstehap, Malikilere göre ise gereksizdir. 

Loğusalık hükümleri de adet hali ile aynıdır.

Cuma Namazını Terk Etmenin Kefareti

Ebu Davud'un salat bölümünde bulunan bir hadise göre cuma namazını terketmenin kefareti bir veya yarım dinar, bir yada yarım dirhem yada yarım sa' buğday tasadduk etmektir. 

Köleyi Dövmenin Kefareti

Günümüzde her ne kadar kölelik olmasa da teorik olarak fıkıh kitaplarımızda konuyla ilgili kurullar bulunmaktadır. Ebu Davut'ta geçen bir hadise göre köleye tokat atmanın yada köleyi dövmenin kefareti onu azad etmektir.