Last Updated:
Kudüs

İlahi Dinlerin Ortak Özellikleri

İlahi dinler dediğimiz zaman zaten ortak bir özellik söylemiş oluyoruz. İlahi olmaları. Yani dinleri tasnif etme yöntemlerimizden birisi vahye dayalı ve vahye dayalı olmayan dinler, yani ilahi ve ilahi olmayan dinler şeklinde ayrım yapmaktır. Bundan dolayı vahye dayalı olmak, ilahi dinlerin en temel ortak özelliğidir diyebiliriz. Bunun dışında ilahi dinlerin hedefleri, kaynakları ve konuları itibariyle ortak yönleri vardır. Bu ortak özellikler aslında ilahi olmayan dinlerin de çoğunda vardır. Çünkü vahye dayalı olmadığını düşündüğümüz dinlerin de bir çoğu aslında vahye dayalı dinler olabilir. Ancak zaman içerisinde çok fazla tahrif oldukları için bunu anlayamıyor olabiliriz. Bu yüzden tüm dinlerin birbirine benzer yönleri çok fazladır.

İlahi dinlerin ortak özelliklerine geçmeden önce şunu da belirtmek gerekir ki İmam-ı Azam'a göre  ilahi dinlerin aslında hepsi aynıdır. Çünkü dinleri  iki temelden oluşur. Bunlar; teorik olan itikat/iman ve pratik olan şeriat kısmıdır. Peygamberlerin getirmiş oldukları iman esasları aynıdır, sadece farklı şeriatlar ile gelmişlerdir. Şimdi gelelim ilahi dinlerin genel ortak özelliklerine.

İlahi Dinlerin Ortak Hedefleri

İlahi dinlerin hedefi, insanın dolayısıyla da toplumun dünya ve ahiret  saadetlerini sağlamaktır. İman, amel ve ahlak konularında öngörülen esasların tamamı bu hedefe yöneliktir. Bu bağlamda genel olarak ilahi dinler, dini, nefsi, nesli, malı ve aklı korumayı hedeflemektedirler.

Dini Korumak

Din, Allah'ın peygamberler aracılığı ile insanlara gönderdiği ve uğrunda can dahil her şeylerini feda edebilecekleri yüce değerlerdir. Onları doğu anlama, yaşama ve gelecek nesillere aktarma, inananlar için birer görevdir. Ancak farklı anlayışlardaki insanlar genellikle de kendi düzenlerinin bozulacağı düşüncesi ile dine ve dindar insanlara düşmanlık edebilmektedirler. Bunun en güzel örnekleri Peygamberimizin hayatındaki ve diğer tüm peygamberlerin hayatlarındaki mücadelelerdir. Peygamberlerin yaşamış oldukları dönemlerin dışında da dini korumak inanan kişilerin hem hakkı hem de görevidir. Bu misyonu ise bizzat dinlerin kendisi inananlara yüklemektedir.

Nefsi Koruma

Nefsi koruma, insanın Allah'ın kendisine verdiği bedenini korumasını, onu her türlü zararlı şeylerden muhafaza etmesi demektir. İlahi dinlerdeki helal ve haramların bir çoğu bu hedefi gerçekleştirmeye yöneliktir. Örnek olarak temiz ve sağlıklı gıdaların helal; bedene zarar veren şeylerin ise haram kılınması gösterilebilir. Ayrıca intiharın haram kılınması, haksız yere insan öldürmenin en büyük günahlardan olması nefsi, korumaya yönelik bir esastır. Canı korumak ise tüm ilahi dinlerin emrettiği ortak kaidelerden bir tanesidir.

Nesli Koruma

Allah, insanları Hz. Adem ve Havva'dan çoğaltmış, onları çeşitli ırk ve kabilelere ayırmıştır. Neslin devamını sağlamak için erkeklerle kadınların evliliğini meşru kılmış, hatta teşvik etmiştir. İlahi dinlerde ruhbanlık öngörülmemektedir. Bu günkü Hristiyanlıkta ruhbanlık çok önemli bir yere sahip olsa da bu durumun Hristiyanlığın orjinal halinden değil tahrif edilmiş şeklinden kaynaklandığını düşünmekteyiz.

Malı Koruma

İnsana dünya hayatında bir çok nimet veren Allah, onu bu nimetlerle imtihan da etmektedir. İnsanlara helal kılınan her türlü yiyecek ve içecek, toprak, para ve diğer servet türleri uzak durulması gereken birer tabu değil, aksine kendilerinden faydalanılması gereken birer araç, dünya ve ahiret saadetini sağlayan vasıta olarak görülmüş, iyi insan ile helal malın bir araya gelmesi mutluluk verici bir sonuç olarak kabul edilmiştir. İlahi dinlerde, bazı din ve felsefi sistemlerde görüldüğü gibi servet düşmanlığı söz konusu değildir. Bu yüzden insanın ibadet hayatının da bir parçası olan (zekat ve sadaka gibi ibadetler için) malı korumak da ayrı bir görev ve ibadet şeklidir.

Aklın Kullanılması ve Korunması

İnsan, akli meleke ve yetenekle donatılmış, her türlü gelişmeye uygun olarak yaratılmıştır. Dinde akla zarar verecek her türlü davranış haram kılındığı gibi onu geliştirecek her türlü etkinlik de  teşvik edilmiştir. Allah, yeryüzündeki canlılar içinden insanı akıllı oluşu sebebiyle kendine muhatap alıp dinin buyrukları ile yükümlü tutmuştur. İşte bundan dolayıdır ki aklın muhafaza edilmesi ve geliştirilmesi temel hedeflerden biri olarak görülmüştür.

Dünya ve ahiret saadetini ancak Allah'ın bize verdiği nefis ve akıl gibi fıtri melekelerimizi koruyarak, mal ve din gibi maddi manevi nimetleri geliştirerek elde edebiliriz.

İlahi Dinlerin Ortak Konuları

İlahi dinler vahye dayalı oldukları, yani kaynak olarak Allah'a dayandıkları için tümünün ortak konuları da oldukça fazladır. Şimdi bu ortak konulara bakalım.

Tevhid İnancı

Tevhid inancı, Allah'ın bir olduğuna inanmaktır. İslam başta olmak üzere tüm dinlerin ve gönderilen tüm peygamberlerin getirmiş olduğu inanç sistemi tevhid inancıdır. Her peygamber, insanları Allah'ın var ve bir olduğuna inanmaya davet etmiştir. Tüm ilahi dinlere göre Allah, birdir. Evrendeki bütün varlıkların yaratıcısıdır. Yaratmada ve yarattıklarını yönetmede hiçbir yardımcıya ihtiyacı olmadığı gibi doğmamış ve doğurmamıştır.

Tevhid Allah'ı, zatında ve sıfatlarında birlemek anlamına geldiği gibi tapılacak başka bir mabud tanımama anlamına da gelmektedir. Bunun dışındaki düşünceler şirk kabul edilmektedir. 

İlahi dinlerden olan Yahudi ve Hristiyanlık'ın orjinal hallerinde de Allah'ın bir olduğu inancı vardır. Ancak bu dinler daha sonraları tahrif edildiği için tevhid inancına uymayan bir takıp unsurlar karıştırılmıştır. Hristiyanlıkta teslis inancı yani baba-oğul-kutsal ruh şeklinde üçlü bir tanrı tasavvuru ile tevhid inancı bozulmuştur. 

Yahudilik'te ise "Üzeyir (a.s.) Allah'ın oğludur." inancı vardır. Allah'ın evlat edinmesi tevhid inancına aykırı olduğundan dolayı Yuhidilik'te de tevhid inancı bozulmuştur. Ayrıca tarihin değişik dönemlerinde Yahudilik'te Allah'a beşeri sıfatlar yakıştırılmıştır. Ancak bu dinlerin bozulmayan hallerinde de Musa (a.s) ve İsa (a.s.) insanları Allah'ın bir olduğuna inanmaya çağırmışlardır. 

Peygamber İnancı

Tüm ilahi dinler vahiy geleneğine sahip oldukları için zaten bir Peygamber aracılığı ile gönderilmişlerdir. İlk insan Hz. Adem, bir peygamber olarak gönderilmiş ve son olarak da Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed, peygamber olarak gönderilmiştir.

Allah'ın insanları bilgilendirmek ve doğru yola sevketmek için peygamber göndermesi inancı tüm dinlerde vardır. Ancak dinler arasında peygamber tasavvuru konusunda bazı farklılıklar bulunmaktadır. Bununla birlikte İslam dinine göre Hz. Adem'den Hz. Muhammed'e kadar her ümmete bir peygamber gönderilmiştir. Bu peygamberlere iman da İslam'a göre bir iman esasıdır. Ancak Yahudiler ve Hristiyanlar, Hz. Muhammed'in peygamberliğini kabul etmezler. 

Ahiret İnancı

"Her canlı ölümü tadacaktır." (Ankebut 57) Her faninin hayatının bir sonu olduğu gibi dünyanın ve dünya hayatının da bir sonu vardır. Dünyanın daha doğrusu evrenin son bulması ile ahiret hayatı başlayacaktır. İsrafil'in Sura ikinci defa üflemesi ile de Hz. Adem'den kıyametin kopuşuna kadar yaşamış olan tüm insanlar tekrar diriltilecektir. Bundan sonra ise dünyada Allah'ın emir ve yasaklarına uygun şekilde iyi bir hayat yaşayanlar mükafat olarak cennete, nankör ve asilik yapan, Allah'ı inkar eden kullar ise ceza olarak cehenneme gideceklerdir. 

Kısaca açıklamaya çalıştığımız bu inanca ahiret inancı diyoruz ve tüm ilahi dinlerde bu ahiret inancı vardır.

Özetlemek gerekirse tüm ilahi dinler, insanları Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve ahiret gününe inanmaya çağırır; bu esaslara dayanmayan dinlerin batıl olduğunu söyler.