Last Updated:

I. MURAD HÜDAVENDİGAR

[h5p id="1"]

Babası:Orhan Gazi

Annesi : Nilüfer Hatun

Doğumu: Bursa 1326

Vefatı: Kosova 1389

Saltanatı: 1362-1389

Devlet Sınırları: 500000 km

Türbesi: Bursa/Çekirge Hüdavendigar Türbesi Karşısında

Erkek Çocukları: Yakup Çelebi, Yıldırım Beyazıd, Savcı Bey,İbrahim

Kız Çocukları: Nefise ve Sultan Hatun

1. Murad, Murad-ı Hüdavendigâr veya Gazi Hünkar (Osmanlı Türkçesi: اول مراد), Murad Bey olarak bilinmektedir. Sultan 1. Murat 29 Haziran1326’da Bursa’da doğmuştur. Osmanlı Devleti’nin üçüncü padişahıdır. Babası Orhan Gazi, annesi Bizans tekfurlarından birisinin kızı olan Nilüfer Hatun'dur. Babası Orhan Gazi döneminde 95.000 km² olan devlet toprakları onun döneminde yaklaşık 500.000 km² kadar genişlemiştir.

İlk eğitimini her çocuk gibi annesinden aldıktan sonra Bursa medreselerinde eğitim almıştır. Bununla birlikte gençlik yılları hakkında kaynaklarda fazla bilgi bulunmamaktadır. Şehzadelik döneminde Bursa Sancak Beyi olarak görevlendirilmiş olma ihtimali yüksektir. Hüdavendigar/خداوندگار ünvanı verildiği bilinmektedir. Bu ünvanın daha çok Bursa Sancak Beylerine verildiği de bilinmektedir Bu yüzden Bursa Sancak Beyi olma olasılığı da güçlenmektedir. 

Gençliğinde babasının Bizanslılar ile yaptığı savaşlara katılmıştır. Ağabeyi Süleymen Paşa’nın ilk Rumeli fetihlerinde ona yardımcı olmuştur. Süleyman Paşa’nın ölümünden sonra ise Rumeli’deki Osmanlı Ordusunun başına geçmiştir.

I. Murad Osmanlı tarihinde ilk Sultan lakabı ile tanınan hükümdardır. 27 yıllık saltanatı sırasında Anadolu ve Rumeli'de 37 önemli muharebe yapmış ve bunlardan hepsini zaferle sonuçlandırmıştır.

Sultan 1. Murad'ın Kişiliği

Sultan 1. Murat Nazik, sevimli, ve çok halim selim bir fıtrata sahip birisidir.

Alim ve sanatkarlara hürmet gösterir, fakirlere ve kimsesizlere yardımcı olurdu. Bütün hayatı boyunca planlı programlı hareket etmiştir.

Sultan I. Murat, adil bir padişah olmuştur. Sadece Müslümanlara değil, fethettiği yerlerde yaşayan Hristiyanlara da çok iyi davranırdı. Bu yüzden Hristiyanlar da kendisini çok sever ve sayarlardı.

Orta boylu, uzun boyunlu, değirmi çehreli, seyrek dişli, koç burunlu, şahin bakışlı" olarak betimlenmiştir. Az ve güzel konuşması, cengaverliği ve avcılığa düşkünlüğünden söz edilmiştir. Katıldığı savaşlarda çarpışmalar başlamadan önce ordusuna yaptığı ateşli moral verici söylevler hala rivayet edilmektedir

Yabancı kaynaklar ondan "kibar şövalye" olarak bahsederler. Müneccimbaşı Tarihi ise adaletinden, iyilikseverliğinden ve merhametinden söz eder.

Öldükten sonra sanki kutsallığa yükseltilmiştir ancak zamanında pek dindar olmadığı hakkında bazı ipuçları bulunmaktadır. Dimitri Kantemir tarihi Bursa kadısının bir özel davada I. Murad'ın şahitliğini cemaatle birlikte namaz kılmaması nedeniyle kabul etmediğini hikâye eder. Ancak Ahiler arasında en yüksek mertebeye ulaştığı, yaptırdığı bir vakfiyenin kitabesinde "Ahilerden kuşandığım kuşağı Ahi Musa'ya kendi elimle kuşattım" cümlesinden çıkartılabilmektedir.

Hayırları ile ilişkili olan 1385 tarihli Vakfiye belgesi Arapça olarak elimizde bulunmaktadır. Bursa'nın Çekirge semtinde Hüdavendigar Camii ve imaret, medrese, misafirhane, türbe ve kaplıcayı kapsayan külliyesi vardır. Ayrıca Bursa Hisarı'nda Hisar Camii, Bilecik ve Yenişehir'de camiiler ve zaviye ve annesi adına İznik'te bir imaret yaptırmıştır.

1. Murad'ın Padişah Olması

Murat Bey, Rumeli’de şehzade olarak bulunduğu dönemde Çorlu, Lüleburgaz ve Edirne’yi fethetmiştir. Rumeli’de fetihlere devam ederken babasının ölüm haberini alır. Hemen Bursa’ya döner. Ardından devlet büyüklerinin ve ahilerin desteğini alarak tahta çıkar.

Komşu devletler ve bazı düşmanlar bu padişah değişikliğinden yararlanmak istemişlerdir. Bizanslılar Çorlu, Burgaz ve Malkara'yı geri almışlar, kısa bir zaman önce Osmanlılara katılmış olan Ankara'nın Ahileri, şehirlerinden Osmanlı kale muhafızlarını kovmuşlardır. Büyük şehzade İbrahim ayaklanmıştır. Bizanslılar, anne tarafından VI. İoannis Kantakuzinos'un torunu olan ve imparator V. İoannis'un kızıyla nişanlı olan küçük şehzade Halil'i kışkırtarak ağabeyinin hükümdarlığını kabul etmemesine neden olmuşlardır. Bu arada Karamanoğulları da saldırmak için hazırlık yapmaya başlamışlardır.

Sultan Murad önce deneyimli komutanlar, ulema mensupları ve diğer ileri gelenler ile bir görüşme yapmış ve bu sorunların hepsine o yıl çare bulmuştur. Önce Ankara'ya hücum edip kaleyi ve şehri eline geçirmiş ve bozguncuları tespit etmiştir. Sonra Sultan Höyüğü (Eskişehir) almış ve Bursa'ya dönüp biraz daha savaş hazırlığı yapıp Karamanoğulları üzerine yönelmiştir.

Bu sırada Eskişehir ve Bilecik taraflarında ayaklanma hazırlıkları içinde bulunan kardeşleri İbrahim ve Halil'i yakalatmış ve boğdurmuştur.

Sultan I. Murad'ın Yaptığı Askeri ve İdari Düzenlemeler

Sultan I. Murat, sadece savaşçı bir padişah değildir. Aynı zamanda siyasi ve idari bir dehadır. Devletin uzun ömürlü olmasının ancak kurumlaşma ile gerçekleşeceğini biliyordu. Bu yüzden köklü düzenlemeler yapmıştır. Üst düzey askeri hakimlik (kadıaskerlik-kazaskerlik) kurumun kurmuş ve Bursa kadısı Çandarlı Halil Paşa’yı ilk Kazasker olarak atamıştır. Geleneğe göre beylerlebeyi olarak şehzadeler yada padişahın kardeşleri atanmaktaydı. Ancak 1. Murad'ın yetişkin oğlu yoktu. Kardeşleri de onun padişahlığını tanımadıkları için öldürülmüştü. Bu yüzden beşlerbeylik yani komutanlık görevine Lala Şahin Paşayı getirmiştir.

Sultan   Murat Hüdavendigar’ın yaptığı bir başka üzünleme de Tımar Kanunu’dur. Bu sistem ile kendilerine devlet arazisi tahsis edilen sipahiler barış zamanı oturdukları bölgenin asayişiyle ilgileniyor, savaş zamanı ise sefere katılıyorlardı. Böylece devlete yük olmuyorlardı. Ayrıca, Yeniçeri Ocağı’nın temeli sayılan Penci Kanunu da onun döneminde çıkarılmıştır. Bu kanunla fethedilen yerlerden esir alınan Hristiyan çocuklarının, Osmanlı ordusuna devşirme olarak alınmasını sağlamaktadır.

Sultan I. Murad’ın hayatı sınır boylarında savaş meydanlarında geçmiştir. Yönettiği 37 savaşın hepsini kazanmıştır. Rumeli’den Anadolu’ya durup dinlenmeden savaşmıştır. Rumeli’deki en büyük hedefi olan Edirne’yi 1362’de fethetti. Edirne’nin fethi de Türklere, Balkanlar’ın fethinin yolunu açmıştır.

Dedesi Osman Gazi, dört yüz çadırlık bir aşiretten beylik çıkarmış, babası Orhan Gazi, Beyliği devlet yapmış, I. Murad da devleti imparatorluk olacak şekilde hazırlamıştır. I. Murad’ın dahiyane siyaseti sayesinde fethedilen Balkanlar’a Müslüman-Türkler yerleştirilerek Balkanlar’da kalıcı olunacağı mesajı tüm dünyaya verilmiştir. 1364 yılında Haçlı ordusuna karşı kazanılan Sırpsındığı Savaşı sonucunda Rumeli’de Osmanlı hakimiyeti kökleşip derinleşmiş ve Osmanlılar’ın Balkanlar’da hızla ilerlemeleri sebebiyle yeni ve çok büyük bir Haçlı ordusu toplanmıştır 1389 yılında meydana gelen I. Kosova Savaşı’nda Osmanlılar, Haçlılar’a karşı büyük bir zafer elde etmişlerdir.

I. Murad’ın fetihleri sayesinde Bizans artık tamamen kuşatılmış durumdaydı. Artık Osmanlı Devleti’nin var oluş amacı olan Bizans’ın fethine oldukça yaklaşılmıştı. İstanbul’un fethi için geri sayım başlamış oldu.

1382 yılından itibaren “Murad Hüdavendigar” (Allah’ın yardım ettiği) diye anılan Sultan I. Murad, Kosava Zaferi’nden sonra savaş alanını gezerken, Sırp Kralı Lazar’ın damadı Miloş Kabilaviç tarafından haince hangçer lenerek şehit edilmiştir.

I. Murad Döneminin Önemli Olayları

Sırpsındığı Savaşı

Edirne’nin fethi Türklere Balkan fetihlerinin yolunu açmıştı. Lala Şahin Paşa, Bulgaristan’a girerek Filibe’yi, komutanlarından Evranos Bey ise Serez’i aldılar. (1363) Yeni fethedilen yerlere Türkler yerleştirildi. Edirne ve Filibe’nin fethi bir haçlı seferinin düzelenmesine neden oldu.

Papa V. Urban, Hristiyan dünyasını fethetmekte olan Osmanlılar’a karşı bir Haçlı seferi oluşturmak üzere önce Macar ve Sırp krallarının yanı sıra, Eflak (Romanya) ve Bosna prenslikleriyle de anlaşmıştır. Böylece Macar Kralı Layoş’un idaresinde yapılan Haçlı seferi hazırlıklarına Sırp Kralı V. Uroş’un yanı sıra Eflak ve Bosna prensleri de ordularıyla birlikte katıldılar. Yukarı Makedenya’da Sırplar ile birleşen müttefik kuvvetler atmış bin civarında bir kuvvetle Edirne'ye doğru hareket ettiğini öğrenen Rumeli Beylerbeyi Lala Şahin Paşa, hemen Bursa’da bulunan Padişaha haber gönderdi. Bir yandan da Hacı İlbeyi komutasındaki 10 bin kişilik akıncı kuvvetlerini öncü olarak yola çıkardı. Haçlı birlikleri herhangi bir direnişle karşılaşmadan Edirne önlerine kadar gelmişlerdi. Meriç Nehri kenarında karargah kurdular. Osmanlı ordusunun Bursa’dan yetişemeyeceğini düşünerek bütün Trakya’yı kolayca alacaklarını düşünüyorlar ve rahat hareket ediyorlardı. Geceyi Meriç Kenarında geçirmek için konaklayan ve henüz kazanılmamış zaferi kutlamak üzere körkütük sarhoş olana kadar içen Haçlı askerleri, Hacı İlbeyi’n 10 bin askeri tarafından basılınca, neye uğradıklarını şaşırdılar..

Hacı ilbeyi o gece keşif amacıyla düşman karargahına yaklaşmış, fakat düşmanın körkütük sarhoş olduğunu görünce keşifle yetinmeyip saldırmaya karar vermiştir. Bu çok önemli bir riskti. Riskin iyi yönetilmesi gerekiyordu. Gerçekten de çok iyi yönetti. Verdiği ani baskın sonucu Haçlı sürülerini perişan etmeye başladı. Paniğe kapılan Haçlı askerleri can korkusuyla kaçmak isterken birbirlerini eziyordu. Bir kısmı kendini Meriç nehri'ne attı. Boğulup gittiler. Ancak çok az bir kısmı sağ olarak kurtulabilmişti. 1364 yılında gerçekleşen bu savaşa Sınmak-kırılmak anlamında Sırpsındığı Savaşı adı verilmiştir. Tarihe bu isimle geçen bu büyük zaferle, Rumeli'de Osmanlı hakimiyeti kökleşip kesinleşti.

Yukarı Bulgaristan ve Makedonya'nın Fethi

Osmanlı birlikleri Sırp Sındığı Savaşı'ndan sonra Bulgaristan'a girdiler ve yukarı Bulgaristan'ı fethettiler. Karşı koyamayacağını anlayan Bulgar Kralı Yuvan Şişman, Osmanlı hakimiyetini tanıdı. Ayrıca Osmanlı Hanedanı'yla akrabalık tesis etmek için kız kardeşi Maria'yı Murad Hüdavendigar'a verdi.

Osmanlı ordusu artık daha etkin ve güçlüydü. Özgüveni sonsuzdu. Bu özgüvenle Makedonya üzerine yürüdü. 1371 yılında kazanılan Çirmen Zaferi ile Makedonya Osmanlı tapraklarına katıldı. Sırp Kralı Lazar da, Bulgaristan Kralı gibi Osmanlı hakimiyetini tanımak zorunda kaldı. Yıllık vergiye bağlandı. Buna karşılık düşmanlarından korunacaktı.

Bir süre sonra Çandarlı Halil Hayreddin Paşa komutasındaki Osmanlı birlikleri 1374 yılında Selanik Zaferini kazandı. Ardından 1375'te Niş, 1382'de İştip, Manastır, Pirlepe fethedildi.

Osmanlı birlikleri Arnavutluk ve Bosna-Hersek içlerine akınlar düzenlediler. 1385 yılında Ohri alındı. Aynı yıl Arnavutluk'ta Savra Zaferi kazanıldı. Bir yıl sonra Sofya'nın fethi gerçekleşti. 1381 yılında Şehzade Bayezid'in Germiyan Hükümdarı Süleyman Şah'ın kızı Devlet Hatunla evlenmesi dolayısı ile Kütahya, Simav, Eğrigöz ve Tavşanlı Osmanlılar'a "cihaz" olarak verildi. Balkanlar'daki fetihler devam ederken Murad Hüdavendigar bir yandan da Anadolu taraflarına yöneldi. 1386 yılında Konya Ovası'nda ilk Osmanlı-Karaman savaşı gerçekleşti. 

  1. Kosova Savaşı

Osmanlılar'ın Balkanlar'da hızla ilerlemeleri karşısında Sırp, Boşnak, Hırvat, Macar, Boğdan, Çek, Arnavut ve Bosna krallıklarının askerlerinden meydana gelen bir haçlı ordusu kuruldu. Amaçları Osmanlılar'ı Balkanlardan atmaktı. O kadar kalabalıktılar ki "Gök kubbe çökse mızraklarımızla tutarız." diye böbürleniyorlardı.

Kalabalık bir haçlı ordusu kurulduğunu anında haber alan Sultan I. Murad, hemen savaş hazırlıklarına başladı. Yanında Kütahya ve Hamid Sancakbeyi büyük oğlu Şehzade Bayezid, ile Karesi Sancakbeyi Yakup Çelebi'yi de alan I. Murat Rumeli'ye geçti. Bunlardan başka Osmanlı ordusunda, Osmanlı himayesini kabul etmiş olan Makedonya Sırp beyleri, Köstendil Bulgar Prensi ve Anadolu'dan Çandar, Germiyan, Saruhan, Aydın, Menteşe ve Teke beyliklerine ait kuvvetler de bulunuyordu. Böylece Osmanlı Ordusu'nun sayısı 40 bine çıkmıştır. Haçlı ordusunun sayısı ile 100 bin civarındaydı. İki ordu Kosova sahrasında karşılaştı. 

Artık savaş kaçınılmazdı. Osmanlılar'ın Balkanlardaki varlığını belirleyecek olan bu savaşta Osmanlı ordusunun merkezinde Sultan Murad, sağ kolda Yıldırım Bayezid kumandasındaki Rumeli Beylerbeyi, Kara Timurtaş Paşa ile diğer tecrübeli komutanlar, sol kolda ise Yakup Çelebi kumandasında Anadolu Beylerbeyi Saruca Paşa ile Germiyon Hamid, Teke, Menteşe ve Aydınoğulları kuvvetleri yer alıyordu. Ayrıca ordunun sağ ve sol kanatları önünde biner kişilik okçu kuvvetleri vardı. Vezir-i Azam Ali Paşa da ordunun merkezinde Padişah'ın yanındaydı. 

Önceden kararlaştırıldığı gibi düşman tarafından bir hareket başlatılmadığı sürece savaşa girilmeyecekti. Düşmanın açtığı top atışıyla savaş başlamış oldu. Buna Osmanlı topçuları karşılık verdi. Ordunun önünde yer alan okçular düşman birliklerine ok yağdırmaya başladılar. Fakat düşman hep sol kanada yüklenmekte ve Osmanlı sol kanadı zor anlar yaşamaktaydı. Şehzade Bayezid sol cenahın bozulmaya başladığını fark etmesiyle birlikte usta bir manevra yapıp birliklerinin sol cenaha kaydırdı. Osmanlı ordusunun sol cenahı toparlandı. Tehlike geçmişti. Göze göz, dişe diş savaş sekiz saat sürdü. Osmanlı ordusunun her neferi kahramanca savaştı. Herkes elinden geleni fazlasıyla yapmıştı. Çünkü bu bir varlık savaşıydı. Akşam saatlerine doğru Haçlı ordusu erimiş ve dağılmıştı. Sağ kalanlar can derdine düşmüş kaçıyorlardı. 

Sultan I. Murad'ın Vefatı

Kosova savaşı bitince Sultan I. Murad, savaş meydanını dolaşıp otağına dönerken Miloş Kabiloviç (Obiloviç) adlı bir Sırp asilzadesinin kendisi ile görüşmek istediğini, görüşme gerçekleşirse Müslüman olacağını söylediğini bildirirler. Bu sırp için iyi bir taktikdir. Çünkü iyi bir Müslüman olan I. Murad için, bir Hristiyan'ın hidayetine vesile olmak, Kosova zaferi kadar büyük bir zaferdir.

Getirilmesini emreder. Fakat Miloş intikam peşindedir. Birkaç kelime ile herkesin dikkatini dağıttıktan sonra, yeninin içine gizlediği hançeri çıkartıp Padişaha saplar. Sultan I. Murad ölümcül şekilde yaralanmıştır. Saldırgan oracıkta öldürülür. Sultan ölmek üzere iken oğlu Bayezid'i çağırtır. "Bundan sonra padişahınız Bayezid'dir. Bana nasıl itaat üzer olduysanız, ona da itaat üzere olun." der ve şehit olur. 

Sultan 1. Murad, zaten savaş öncesinde "Ya Rab! beni şehit eyle, ahirette beni said eyle!.." şeklinde dua etmiştir. 

Sultan I. Murad'ın Balkanlardaki Türbesi

Sultan Murad'ın naaşı tahnit edilerek Bursa'ya getirilir. Bugünkü çekirge semtinde yaptırmış olduğu türbesine defnedilmiştir. İç Organları ise vefat ettiği yere gömüşmüş ve üzerinde

"Meşhe-i Hüdavendigar" adıyla bir türbe yapılmıştır. 

I. Murad'ın Türbesi

I. Murad'ın Türbesi Bursa'ın Çekirge semtinde Çekirge Mahallesi, 22. Cami Sk. No:4, 16265 Osmangazi/Bursa adresindedir.

Haritadan gitmek için aşağıdaki haritayı kullanabilirsiniz.