Hz. Muhammed'e Kendisini Anlatan Kuss İbn Saide
Kuss İbn Saide, Necran çevresinde bulunan İyad kabilesinin ileri gelenlerinden birisidir. Hatipliği ile meşhur olmuştur. İnsanlara nasihatler de bulunmak için başta Irak ve Suriye olmak üzere birçok yeri gezmiştir. Hatta dönemin Bizans İmparotoru ile dost olduğu, ilim, akıl, edep, mürüvvür, mal ve mülk konularında sohbetler yaptıkları da söylenmektedir.
Kus b. Sâide’nin Câhiliye Arapları içinde öldükten sonra dirilmeye inanan ilk kişi olduğu, yalnız Allah’a inandığı, Araplar’ı putlardan uzak durmaya, Allah’a ibadet etmeye çağırdığı ve onlara yakında bir peygamberin geleceğini haber verdiği anlatılır.
Haniflerden birisi olarak tanınan Kuss ibn Saide, Hz. Muhammed, daha peygamber olmadan önce Ukaz panayırına geldiğinde bir hutbe okumuştur. Bu hutbeyi Peygamberimiz Hz. Muhammed de dinlemiştir.
Aradan yıllar geçmiş ve Iyad kabilesinden Carud ibn Ala isimli birisi Abd-i Kays Oğullarından bir heyetle birlikte Medine'ye gelmiştir. Bu kişinin amacı Allah Resulü'nü görmek ve İncil'de okuduğu, gelecek olan Peygamber'in o olup olmadığını anlamaktır. Peygamberimizi görünce hemen ona ısınırlar. Peygamberimize ne ile gönderildiğini sorarlar. Aldıkları cevaplar sonucunda şüpheleri kalmaz ve Carud ibn Ala:
– Seni hak peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki, senin vasıflarını İncil’de görüp zaten biliyorduk. Seni, Meryem’in oğlu müjdelemiştir. Her an senin üzerine selam olsun ve seni gönderen Allah’a hamd olsun. Elini uzat yâ Resûlallah! Ben şehadet ederim ki, Allah’tan başka ilah yoktur ve Sen de Allah’ın Resûlü’sün.
demiştir. Reislerinin söylediklerini duyan heyetin geri kalanı da orada kelime-i tevhid getirerek Müslüman olmuşlardır.
Allah Resulü yaşanan bu duruma sevinmiş ve onların Kuss ibn Saide ile aynı kabileden olduklarını öğrenince yıllar önce panayırda dinlediği Kuss ibn Saide'yi tanıyıp tanımadıklarını sorar.
– Kuss İbn Sâide’yi hangimiz tanımaz ki?.. Hepimiz onu tanırız yâ Resûlallah,
cevabını alır. Bunun üzerine
– Peki, şimdi Kuss İbn Sâide el-İyâdî ne yapıyor.
– Vefat etti yâ Resûlallah.
– Ben onu bir gün, haram aylarda Ukâz çarşısında, kızıl bir devenin üzerinde görmüştüm; hepsini hatırlamamakla birlikte, çok güzel ve hoşa gidici bir kelamla şöyle konuşuyordu:
– Ey İnsanlar! Bir araya gelip toparlanın, iyi kulak verin ve ezberleyin. Her canlı ölecektir. Her ölen de bir daha geri gelmeyecektir. Gelecek, mutlaka günü gelecek; gelecektir.
Bunları söyledikten sonra, aralarında o gün bulunan birilerinin olup olmadığını sordu. Arkasından da ilave etti:
– Onun o günkü sözlerini hatırlayanınız var mı?
Hey’etin arka saflarından bir hareketlenme olur ve bir Arabî öne atılarak:
– Ben hepsini hatırlıyorum yâ Resûlallah, der. Efendimiz (s.a.s.) bu duruma çok sevinir. Fahr-i Kainat’ın sevincinden de cesaret alan adam, o gün Kuss İbn Sâide’den duyduklarını anlatır bir bir… Hutbe anlatılmıştı; ama belli ki Peygamberimiz, onunla ilgili daha fazla şey paylaşmak istiyordu:
– Kuss İbn Sâide’nin o günkü şiirini hatırlayanınız var mı, diye sordu.
Hz. Ebû Bekir öne çıktı ve:
– Anam babam sana feda olsun! O günde olanların hepsine ben de şahidim. Şöyle diyordu, diye devam etti ve Peygamberimizin huzurunda Kuss İbn Sâide’nin, Ukâz’daki şiirini teker teker okuyuverdi…
“Ey insanlar! Dinleyiniz ve belleyiniz;
bir şeyi bellediniz mi ondan faydalanınız.
Gerçek şudur ki yaşayan ölür, ölen yok olur.
Gelmekte olan şey elbet bir gün gelecektir.
Gökte haber, yerde ibretler vardır.
Kapkaranlık gece, burçlar, sema, vadilerle yarılmış yer ve dalgalı denizler...
Bana ne oluyor ki insanların daima gittiklerini, fakat geri dönmediklerini görüyorum.
Gaflet sahiplerine, geçmiş milletlere ve eski asırların halklarına yazıklar olsun!
Ey İyâd halkı! Hani babalarınız ve dedeleriniz? Hani hastalar ve ziyaretçileri?
Nerede o zorba firavunlar? Hani o bina kurup da yükselten, yaldızlayıp süsleyenler?
Hani mal ve evlâd? Nerede o haddi aşıp azan, servet toplayıp yığan ve ‘Ben sizin en büyük tanrınızım’ diye haykıranlar?
Onlar sizden daha çok servete sahip ve uzun ömürlü değil miydiler ?...”
Evet o gün Kuss İbn Saide, herkesi olduğu gibi ölümün kendisini de beklediğini söylemişti ve gelmesini beklediği peygamberi göremeden vefat etmişti. Aslında bu hutbeyi irad ederken Hz. Peygamber karşısında duruyordu ama o gün kimse daha onun peygamber olacağını bilmiyordu.
Aslında Kuss b. Saide, gelecek olan bu peygamberi bekliyor, ondan bahsediyordu. Şiirlerinde de benzeri konulara değiniyor ve her fırsatta Harem dahilinde Haşimoğullarından bir peygamberin geleceğini söyleyip duruyordu. Bir şiirinde şöyle söylemiştir.
Yarattıklarını abes yaratmayan Allah’a hamd olsun.
İsa’dan sonra, bizi başıboş bırakmayan ve lütufta bulunan.
Aramızdan Ahmed’i gönderecektir ki, O gönderilen en hayırlı Nebi’dir.
Her bir canlı, nefes alıp hareket ettikçe Allah’ın selamı O’na olsun.
Kuss b. Saide de bizden selam olsun. Mekanı cennet olsun.