Last Updated:

Hz. Hatice

Asalet ve iffet sahibi Hz. Hatice, mübarek annelerimizden, Peygamber Efendimiz'in eşlerinden ilkidir. Peygamberimiz, ilk olarak Hz. Hatice ile evlenmiş ve Hatice validemiz hayatta iken başka birisi ile evlenmemiştir.

Hz. Hatice Milâdî 556 yılında, Fil yılından yaklaşık 15 yıl önce, Mekke’de doğmuştur.. Soyu dedelerinden Kusay’da Resûl-i Ekrem’in soyu ile birleşir. Babası Huveylid, annesi Fatıma binti Zaide'dir. Annesi tarafından da soyu Lüey b. Galib'de Peygamberimiz ile birleşmektedir. Bu yüzden Hatice Annemiz, Peygamberimize sık sık "amca oğlu" demiştir. 

Hz. Hatice'ye iffetli olması sebebiyle temiz anlamında "Tahire" lakabı verilmiştir. Bu lakab, Hz. Hatice'ye İslam'dan önce verilmiştir. Haticetü'l-Kübra şeklinde bir de Kübra sıfatı vardır. Bu sıfat ise Peygamberimiz'in en büyük hanımı olması sebebiyle daha sonraki dönemlerde verilmiştir.

Hz. Hatice Peygamberimize peygamberlik geldiği ilk anda inanmış ve ilk inanan müslümanlardan olmuştur. Bundan itibaren de Peygamber Efendimiz'in en büyük destekçisi olmuş, en zor zamanlarda yanında o durmuştur. Mekke'nin en zenginlerinden birisi olan Hatice validemiz tüm mal varlığını da İslam davası uğruna harcamıştır. İslam'ın ilk yıllarında insanları İslam'a davet için Peygamberimizin vermiş olduğu ziyafetleri hep Hz. Hatice tertip etmiş ve o finanse etmiştir. 

Peygamberimize, Hira dağında Cebrail'in ilk geldiği zaman, Peygamberimiz hemen evine gelmiş, kendisini örttürmüş, korku ve heyecan içerisindeyken dahi Hz. Hatice metanetinden bir şey kaybetmemiş ve yine Peygamberimizin elinden tutmuştur. O sırada Peygamber Efendimiz "Bana neler oluyor Ey Hatice? diyerek içinde bulunduğu durumu sormuştur. Hz. Hatice ise şunları söyleyerek Peygamberimizin korku ve endişesini dağıtmaya çalışmıştır:

- Öyle deme! Yemin ederim ki Allah hiçbir zaman seni utandırıp üzmez. Çünkü sen akrabanı gözetirsin, doğru konuşursun, işini görmekten âciz kimselerin elinden tutarsın, yoksulları kayırırsın, misafirleri ağırlarsın, haksızlığa uğrayan kimselere yardım edersin.

Hatice, müşriklerin zulmü ve haksızlığı karşısında Resûlullah’ı hiçbir zaman yalnız bırakmadı. Mekkeli müşrikler Şi‘bü Ebî Tâlib’de müslümanları kuşattığında kendisi de Hz. Peygamber ile birlikte iki üç yıl boyunca muhasaraya göğüs gerdi. Servetini onun davası uğrunda harcamaktan geri durmadı. 

Hz. Hatice'nin Önceki Evlilikleri

Hatice validemiz evlenme çağına geldiğinde ilk olarak amcasının oğlu Varaka b. Nevfel ile evlenmesi uygun görülmüşse de bu evlilik gerçekleşmemiştir. Ancak Peygamberimiz ile evlenmeden önce Hatice validemiz iki evlilik yapmıştır. İlk olarak Hale isminde birisi ile evlenmiştir. Bu evlilikten Hind ve Hale isimlerinde iki oğlu vardır. Hale'nin vefatından sonra ise Atik ile evlenmiştir. Bu evlilikten de Hind isminde bir kızı olmuştur. 

İkinci kocasının ölümünden sonra Kureyş’in ileri gelenlerinden bazıları soylu, güzel ve zengin oluşu sebebiyle kendisiyle evlenmek istemiş; ancak Hz. Hatice bu tekliflerin hiçbirini kabul etmemiştir. Aslında bu iki evlilikten sonra evlenmeyi düşünmemektedir. Ancak Peygamberimiz ile tanışınca bu konudaki fikri değişmiştir. Çünkü o da gelecek peygamberi bekleyenlerden birisidir. Peygamberimiz tanıyıp ondaki emareleri görünce, Peygamberimize daha yakın olmak için onunla evlenmek istemiştir.

Hz. Hatice'nin Peygamberimiz İle Tanışması

Hz. Hatice, güvenli bulduğu kimselerle ortaklaşa yada ücretli adam tutarak ticaret yapıyordu. Şam'a gidecek bir kervanda yine malları vardı ve göndereceği kişiyi henüz belirlememişti.

Peygamberimiz Hz. Muhammed de o dönemde 25 yaşlarındaydı ve amcası Ebu Talib'in yanındaydı. Ebu Talib ise bu dönemlerde maddi sıkıntılar yaşıyordu. Bu yüzden istemese de Peygamberimizin bu kervanda Hz. Hatice ile anlaşarak iş yapmasını arzuluyordu. Konuyu Peygamber Efendimize açtı, görüşmeler yapıldı ve Hz. Hatice başka kişiler için iki deve öderken 4 deve karşılığında Peygamberimizi göndermeyi kabul etmiştir. Hatta Ebu Talib'e daha çok isteseydin yine verecektim demiştir. 

Bu ticaret vesilesi ile Peygamber Efendimiz ve Hatice Validemiz yakından tanışmış oluyorlardı. İkisi de Mekke'de zaten tanınan kişilerdi. Muhakkak birbirlerinden haberleri vardı ancak bu vesileyle daha yakınlaşmış oluyorlardı. 

Yolculuk için Hatice Validemiz, Meysere'yi Peygamberimizin yanına vermiştir. O da bu yolculuğa katılmış ve bu yolculukta şahit olduğu her şeyi, Peygamberimizin meziyetlerini ve gördüğü olağan dışı olayları dönünce Hz. Hatice'ye anlatmıştır. Bu yolculuğun ayrıntıları için Peygamberimizin ikinci Şam Yolculuğu ve Hz. Hatice'nin Kervanı başlıklı yazımıza bakabilirsiniz. 

Hz. Hatice'nin Peygamberimize Evlilik Teklifi

Yapılan yolculuk ve ticaret ile Peygamberimizi daha iyi tanıyan Hz. Hatice, onun üstün meziyetlerine ve ahlakına şahit olmuştu. Amcasının oğlu Varaka b. Nevfel'den, çocukluğundan beri dinlediği gelecek olan peygamberin özelliklerini biliyordu ve Peygamberimiz de bu özellikleri görüyordu. Aslında o yapmış olduğu iki evlilikten sonra evlilik kapısını kapatmış Mekke'nin ileri gelen liderleri başta olmak üzere kendisine yapılan tüm evlilik tekliflerini reddetmişti. Ancak karşısında  duran ve Peygamberlik özelliklerini üzerinde taşıyan Efendimize daha da yakın olmayı arzuluyordu. Bu konuyu ilk olarak arkadaşı Nefise binti Ümeyye'ye açmış, Nefise de bu evlilik için aracılık etmiştir. 

Peygamberimiz ve Hz. Hatice'nin evliliklerini ayrıntılı olarak Peygamber Efendimizin Hz. Hatice ile Evlenmesi başlıklı yazımda anlatacağım. 

Peygamberimiz ve Hz. Hatice'nin Çocukları

Hz. Hatice'nin daha önce yapmış olduğu iki evlilikten de çocukları vardı. Bu çocuklardan yukarıda bahsetmiştik. Şimdi sadece Peygamberimizden olan çocuklarına bakalım.

Peygamberimiz ile Hatice Validemizin ilk çocukları Kasım'dır. Kasım iki yaşına kadar yaşamış ve vefat etmiştir. O dönemin adetlerine göre bir kişinin künyesi ilk çocuğu ile verildiği için Peygamberimizin künyesi de Ebu'l-Kasım'dır.

Daha sonra Zeynep, Rukıyye, Ümmü Gülsûm, Fâtıma Abdullah ve Tahir doğmuştur. Çocuklarından Tayyib (Abdullah) ile Tâhir de peygamberlikten önce vefat etmişlerdir.

Hz. Hatice'nin Vefatı

Hz. Hatice, yirmi beş yıl kadar süren mutlu bir evlilik hayatından sonra hicretten üç yıl kadar önce 10 Ramazan’da (19 Nisan 620) vefat etti ve Hacûn Kabristanı’na defnedildi.

Resûl-i Ekrem Efendimiz, Hz. Hatice’nin vefatından üç gün önce amcası Ebû Tâlib’i kaybettiği için düşmanlarına karşı kendisini savunan iki desteğini yitirmiş oldu. Peygamberimiz arka arkaya kendisine en çok destek veren iki yakının kaybettiği için bu yıla hüzün yılı denilmiştir. 

Kanûnî Sultan Süleyman tarafından Hz. Hatice’nin kabri üzerinde yaptırılan türbe, Mekke’nin Suud yönetimine geçmesi üzerine diğer türbelerle birlikte 1926 yılında yıktırılmıştır.

Hz. Hatice'nin Fazileti

Resûl-i Ekrem, Hz. Hatice’nin vefatından sonra çeşitli hanımlarla evlendiği halde onu hiçbir zaman unutmamış, eşinin fedakârlığını ve dostluğunu her fırsatta anmış, evde koyun kesildiği zaman Hz. Hatice’nin eski dostlarına ondan birer parça göndermeyi ihmal etmemiştir.

Bir defasında Hatice’nin kız kardeşi Hâle’nin içeri girmek üzere izin istediğini duyan Hz. Peygamber, onun sesini ve izin isteme tarzını Hz. Hatice’nin sesine ve tavrına benzeterek heyecanlanmış ve, “Allahım, bu Huveylid kızı Hâle’dir!” demişti. Bu vefa duygusunu ve sevgiyi Resûl-i Ekrem’in genç hanımı Hz. Âişe validemiz, kıskanmış ve bunu da bizzat kendisi itiraf etmiştir. Bu yüzden Peygamberimize, ölüp gitmiş bir kadını ne diye hâlâ anıp durduğunu, üstelik Allah’ın kendisine ondan daha hayırlısını verdiğini söyleyerek bu duygusunu ifade etmiştir. Hz. Hatice’nin aleyhinde konuşulmasından rahatsız olan Resûl-i Ekrem, Âişe’nin kendisini ondan daha hayırlı görmesini tasvip etmemiş, davasına kimsenin inanmadığı günlerde onun inandığını, halkın kendisini yalanladığı sırada onun tasdik ettiğini, hiç kimsenin kendisine bir şey vermediği dönemde onun İslâm davasını malıyla desteklediğini, üstelik diğer eşlerinden çocuğu olmadığı halde Cenâb-ı Hakk’ın kendisine ondan çocuk verdiğini söylemiştir. Ayrıca onun bu ümmetin kadınlarının en hayırlısı olduğunu belirtmiştir. Nitekim bir defasında Cebrâil Resûlullah’a gelerek Hatice’ye hem Cenâb-ı Hakk’ın hem de kendisinin selâmını söylemesini ve ona içinde hiçbir gürültünün, çalışıp yorulmanın bulunmadığı oyulmuş inciden yapılma bir köşkün verileceğini müjdelemesini bildirmiştir.

Hatice hayatta iken bir başka bir kadınla evlenmeyen Hz. Peygamber, Âişe’nin belirttiğine göre hâtıralarını yâdedip kendisi için istiğfarda bulunmaktan büyük haz duyardı.

Resûl-i Ekrem’in kızı Zeyneb, kocası Ebü’l-Âs Bedir Gazvesi’nde müslümanlara esir düştüğünde evlendiği gün annesinin kendisine hediye ettiği gerdanlığı onu kurtarmak üzere fidye olarak göndermişti. Hz. Peygamber Hatice’nin gerdanlığını görünce duygulandı ve ashaptan gerdanlığın tekrar Zeyneb’e gönderilmesini rica etti. Resûl-i Ekrem, Mâriye’den doğan İbrâhim dışındaki bütün çocuklarının annesi olan Hz. Hatice’yi hayatı boyunca minnet ve sevgiyle anmıştır.

O, tüm müslümanların annesidir ve hepimizin onu hayırla yad etmesi boynumuzun borcudur.