Yemekleri Az Çiğnemenin Zararları

İnsanoğlunun harika bir vücudu ve bu vücut içerisinde mükemmel bir sistem olmasına rağmen hasta olması garip bir durumdur. Buna rağmen hastalıklar sıradanlaşmış, hiç hastalığı olmadan sağlıklı bir hayat sürmek ise adeta garipleşmiştir. Aslında insan kendi kendini hasta etmektedir. İnsanın kendi kendini nasıl hasta ettiğini ve hastalıkların sebeplerini "Neden Hasta Oluyoruz?" başlıklı yazımızda anlatmıştık. Şimdi hasta olmamızın sebeplerinden bir tanesini daha, yemek yerken az çiğneyerek yutmanın zararlarını anlatacağız. Bakalım az çiğneyerek yemek yemek bizi nasıl hasta ediyor, yeteri kadar çiğneyerek yemek ise bize neler kazandırıyor. 

Karbonhidratlar, organik asitler, aromatik maddeler ve tuzların hazmı ağızda, bol enzim içeren tükürükle başlar. Çiğneme esnasında enzimlerle karışır ve bir kısmı ağızdaki kılcal damarlara süzülür. Ağır karbonhidratların hazmı ağızda başlar ve midede aynı enzimlerle devam eder. Ağızda yemeğin kimyasal yapısı hakkında toplanan veriler beyne gönderilir. Beyin bu bilgiyi analiz eder ve yemeğin hazmını programlar. Bu durumda çiğneme işlemi büyük bir öneme sahiptir. Yemek ne kadar iyi çiğnenirse, beyin yemeğin tahlilini o kadar iyi yapar ve sindirim sistemini o derece iyi hazırlar. Çiğnenmiş yemeğin tadı ve kokusu ağızda dağılmalı ve kaymağa benzer bir hale gelmelidir. Bu ise ancak 15-40 çiğneme ile elde edilebilir. 

Ağızda (her dişin dibinde iki tane) çok miktarda akupunktur noktası bulunmaktadır. Çiğneme esnasında besinlerden ayrılan enerji, bu akupunktur noktaları aracılığı ile vücudun genel enerji dolaşımına karışır. Bu yüzden küçük yudumlarla içmek ve küçük lokmalar halinde yemek gerekir. Süt, et suyu, meyve-sebze suyu veya su küçük yudumlarla alınır, ağızda ılıtılır, tükürükle iyice karıştıktan sonra yutulur. Eğer gıdalar yeterince çiğnenmezse, sindirim başından itibaren bozulacaktır. 

Hızlı yiyen kişiler daha fazla yerler. Çünkü vücut besinlerdeki enerjiyi ağızdaki akupunktur noktaları ile kullanamaz, sadece kimyasal bağlantıları çözme işlemi sonucu oluşan enerjiyi kullanır. İyi çiğnenmiş yemek, parça veya kütle halinde mideye gelir. Mide bu kütle ve parçaları hazmedemez, sadece çürütür. Taze ekmek, özellikle taze beyaz ekmek parçaları (bilhassa kan grubu 0 olanlar için) ve et parçaları (kan grubu A olanlar için) en zararlısıdır. Midede çürümeye başlayan kütleler ve parçalar bağırsaklara iner ve orada da çürümeye devam eder. Bağırsaklarda çürüyen kütle ve parçalar kandaki lökositleri yani akyuvarları arttırır. Bağışıklık sistemi de bu duruma karşı koruma programı geliştirmek zorunda kalır. Bu şekilde her yemek, bağışıklık sistemini sarsa sarsa vücudu felakete doğru götürür. Ancak taze meyve ve sebzelerin lifleri, çekirdekleri ve kabuklarında böyle bir tehlike söz konusu değildir. Bunlar bağırsakta yaşayan yararlı organizmaları arttırır ve bir kaç çekirdeğiyle birlikte yenmelidir. Bağırsakların mikroflorasını canlandırmak için yapılacak başka bir şeyde her gün 1-3 diş sarımsak yutmaktır.

İyi Çiğnemenin Yararları

  • Yemeği iyi çiğneyen, az çiğneyen birisine göre, daha az yemek yer. Çünkü yediklerinden alabileceği enerjiyi maksimum değerde almış ve kullanmış olur. 
  • Çok çiğneyen kişi az yemek yediği için karışık yemenin zararlarından da kurtulmuş olur.
  • Hazım süreci kısalır. 
  • Mide, pankreas, karaciğer ve bağırsakların işi kolaylaşır.
  • Çok daha az enzim (insülin dahil) harcanır.
  • Mide, bağırsak, karaciğer, pankreas, bağışıklık sistemi, diyabet, tümor, kanser, alerji, diş çürümesi, sinir ve ruh hastalıklarından korunmuş olur.
  • Mevcut olan hastalıklar hafifler.
  • Şişmanlık tehlikesinden kurtulur.

Büyük alimler uyuşturucu, sigara ve alkole bağımlılık ve diğer psikolojik, ruhsal ve sinirsel hastalıkların temelinde az çiğneme olduğu konusunda ittifak etmişlerdir. İyi çiğnenmemiş yemek karaciğer, dalak ve kalbe ağır bir yük yükler. Bu organların durumu ise ruhsal dengeyi doğudan etkiler. Büyüklerimiz "Lokmayı büyük alan ve iyi çiğnemeyen deli olur." demişlerdir.