Seçilmiş Irk mı? Lanetlenmiş Millet mi? Kim Bu Yahudiler?
Yahudiler hem tarihte hem de günümüzde kendilerinden bolca bahsettirmeyi başaran milletlerden birisi. Tarih boyunca yaşamış oldukları inişli çıkışlı, genellikle de rezil hayatlarından dolayı, günümüzdeyse elde ettikleri ekonomik güç sebebiyle haklarında çok konuşulmaktadır.
Kutsal kitaplarda da Yahudilerin tarihinden bolca bahsedilmektedir. Kur’an-ı Kerim de, bu kitaplardan birisi. Kur’an, Yahudilerin, hem dünyada hakim güç oldukları dönemleri anlatmakta, hem de lanetlendiklerini hatta maymuna dönüştürülerek cezalandırıldıklarını anlatmaktadır.
Lanetlenmek ve dünyanın süper gücü olmak birbiri ile çelişen iki farklı durum gibi görülebilir. Peki bu nasıl gerçekleşmiş olabilir. Kim bu Yahudiler. Allah Tarafından seçilmiş Üstün Irk mı? Yoksa Allah tarafından lanetlenmiş Rezil Millet mi? Bu videoda Kur’an’da anlatılanların ışığında bu sorunun cevabını bulacaksınız.
Kur’an’da, Yahudiler, İsrailoğulları olarak geçmektedirler. İsrail ise Hz. Yakub’un lakabıdır. Bu da Yahudilerin Hz. Yakub’a kadar dayandıkları ve en az 3500 yıllık tarihlerinin olduğu anlamına gelmektedir. Bu kadar zaman içerisinde Yahudilere Allah tarafından birçok nimet verilmiş ve Kur’an’da, Yahudilere bu nimetler hatırlatılarak nankörlük etmemeleri söylenmiştir.
Bu nimetlerden bir tanesi de, bir dönemler dünyada hüküm süren üstün bir yere getirilmiş olmalarıdır. Dünyada hakim güç olmasına olmuşlar ama bu durum uzun sürmemiş Allah verdiği bu üstünlüğü geri almıştır.
Yahudilerin Tarihi Hz. Yakub’a kadar dayansa da bu inişli çıkışlı hayatı anlamak için Hz. Musa dönemine bakmamız yeterli olacaktır.
Hz. Musa döneminde, Firavun Yahudilerin canını okuyordu. O dönemde yahudiler, esirler, ameleler gibi sınıflara ayrılmışlar ve en ağır işleri yapıyorlardı. Binalar yapıyorlar, dağlardan kaya yontuyorlar, taş taşıyorlar, kerpiç ve kiremit pişiriyorlar, marangozluk ve demircilik yapıyorlardı.
Firavun ve avanesi zulüm konusunda, o kadar ileri gitmişler ki, köle gibi çalıştırılmak çok hafif kalmış Yahudiler için. Çünkü Firavun, gördüğü bir rüya ve kahinlerin söylediği bir kehanet üzerine, Yahudilerin erkek çocuklarını öldürüp, kız çocuklarını ise hayatta bırakıyormuş. Bu kehanet ise Firavunun saltanatını Yahudi bir erkek çocuğun sonlandıracağı kehanetidir.
Çocukları öldürme konusunda da o kadar ileri gitmişler ki kadınların rahimlerini kontrol etmişler ve doğmayan çocukları dahi öldürerek kendilerince önlem almaya çalışmışlar. Bu şekilde öldürülen çocukların sayısı dokuz yüz doksan bine ulaşmıştır. Yanlış duymadınız. Doğmuş yada doğmamış dokuz yüz doksan bin bebek tek tek öldürülmüş.
Peki bu kadar günahsız masumun kanı dökülmüş de ne işe yaramış. Doğacak olan bir erkek çocuk, saltanatını yıkacak diye 990000 bebek öldürmüş Firavun ama asıl aradığı çocuğu kendi sarayında besleyip büyütmüş. Tahmin edeceğiniz üzere Hz. Musa’yı.
Denizin Yarılması
Firavunun sarayında büyüyen Hz. Musa, artık bir yetişkindir. Geçen zaman içerisinde tabiki Yahudiler üzerindeki bu zulüm son bulmamıştır. Böylesine ağır zulümler devam ederken, Hz. Musa, Yahudileri kurtarmak için hepsini yanına alarak Mısır’dan çıkmıştır.
Peşlerine de Firavun ve ordusu takılır. Kızıl Deniz’e kadar gelirler ve Yahudiler, önlerinde deniz, arkalarında düşman, arada sıkışır. Tam da sonlarının geldiğini zannettikleri zaman da Allah gözlerinin önünde bir mucuzeyi gerçekleştirir ve Koca deniz ikiye ayrılarak önlerine bir yol açılır. Hz. Musa ve tüm Yahudiler açılan bu yoldan kızıl denizin karşısına geçerler. Firavun ve askerleri de arkalarından denize girerler. Hz. Musa ve Yahudiler denizden çıktıktan sonra açılan bu yol kapanır, Firavun ve askerleri Yahudilerin gözleri önünde boğulurlar.
İşte, Kur’an’da anlatılan, Yahudilere verilen büyük nimetlerden bir tanesi böylesine harika bir mucize ile Zalim Firavunun elinden kurtulmalarıdır. Bu durum Bakara Suresi 50. ayette şöyle anlatılmaktadır.
وَاِذْ فَرَقْنَا بِكُمُ الْبَحْرَ فَاَنْجَيْنَاكُمْ وَاَغْرَقْنَٓا اٰلَ فِرْعَوْنَ وَاَنْتُمْ تَنْظُرُونَ
Kızıl denizin yarılması ile Firavun’dan kurtulduktan sonra, Allah, Hz. Musa’ya Tevrat’ın yazılı olduğu bir tabeti alması için 40 günlüğüne Tur dağına çıkmasını emreder. Hz. Musa’da yerine kardeşi Hz. Harun’u bırakarak Tur dağına çıkar. Bu kırk günlük süre içerisinde yahudiler hemen Samiri isminde birisinin yaptığı bir buzağı heykeline tapınmaya başlarlar. Düşünün önünüzde bir peygamber, Tarihin en büyük zalimlerinin birisinden hem de harika bir mucize ile kurtuluyorsunuz ve hemen ardından Allah’a şükretmek için ne gerekiyorsa yapmak yerine puta taparak Allah’a şirk koşuyorsunuz.
Buna ancak nankörlük denir. Şimdi Yahudilerin adım adım lanetlenmeye nasıl gittiklerini görmeye başlıyoruz.
Hz. Musa döndüğünde kavminin içinde bulunuduğu durumu görünce onlara tevbe etmelerini söyler. Hz. Musa’nın tavsiyesine uyarak tevbe eden Yahudilerin tevbesi kabul edilmiştir. Ancak bir süre sonra işler yeniden çığrından çıkmaya başlar.
Hz. Musa bir peygamber olarak görevini yapmış ve Yahudileri Allah’a inanmaya ve ona kul olmaya çağırmaya devam etmiştir. Ancak Yahudiler bir gün “Ey Musa! Biz Allah’ı açıkça görmedikçe sana inanmayacağız.” derler.
Bu sözleri üzerine de Hz. Musa’ya baş kaldıran bu kişileri yıldırım çarpar ve oldukları yerde donup kalırlar. Daha sonra Allah yine bir nimet olarak onları eski haline döndürür ve hallerine şükretmelerini ister.
Yaptıkları bu nankörlüklere rağmen Allah, Yahudilere çeşitli şekillerde nimetler vermeye devam eder. Tih Çölünde iken, Allah, üzerlerine bir bulut getirerek onları gölgelendirir. Bununla birlikte gökten bıldırcın eti ve kudret helvası yağar. Hayal edin bir çöldesiniz. Su bile bulamazken, her öğün dünyanın başka hiçbir yerinde bulamayacağınız en güzel yiyecekler size sunuluyor. Yine gözlerinin önünde gerçekleşen muhteşem mucizelerden bir tanesi.
Ancak nankörlükte sınır tanımayan bazı Yahudiler biz bunlardan bıktık, soğan sarımsak ve mercimek istiyoruz derler.
Belki insan, en güzel yiyecekler de olsa aynı şeyi yemekten bıkabilir. Ama onların burada ayrı bir nankörlükleri daha var. O da üslupları. Bunu yumuşak bir şekilde ve teşekkür ederek söylemek varken bıktık artık, yeter bunları istemiyoruz şeklinde ifade etmişlerdir.
Onlar Allah’ın karşılıksız verdiği bu nimetlere karşı nankörce cevap verince, Hz. Musa’da o zaman bir beldeye gidin. İstedikleriniz orada var. der. Onlar sorgusuz sualsiz verilen en güzel nimetlerin yerine o kadar da güzel olmayan ve elde etmek için çalışmak gereken şeyler istemişlerdir. Bu davranışlarından dolayı da Allah onların üzerine fakirlik ve aşağılık damgası vurmuştur.
Ardından bir beldeye girerken Allah, hatalarını affetmesi için tevazu ile bu şehre girmeleri ve girerken af dilemek için Hıtta demelerini ister. Ancak Yahudilerin bir kısmı bu durumda da bu sözü kendilerince değiştirerek adeta Allah’ın emirleriyle alay etmişlerdir. Hıtta hata ve hatalardan af dilemek gibi anlamlara gelirken onların söylediği hınta ise buğday anlamına gelmektedir. Bu yüzden yine Allah tarafından cezalandırılmışlardır.
Susuzluğun ve kıtlığın yaşandığı bir dönemde Hz. Musa, Allah’tan yağmur diler. Allah da ona asasını taşa vurmasını söyler. Hz. Musa asası ile taşa vurunca taştan on iki adet pınar fışkırır. Bu olay da yine Yahudilerin gözleri önünde olur.
Gözlerinin önünde bu kadar mucizeler gerçekleşen Yahudiler, yine de Hz. Musa aracılığı ile Allah’a verdikleri sözlerini tutmazlar. Allah’da onlara sefil maymunlar olun demiş ve asi olan Yahudiler maymuna dönüşmüşlerdir.
Daha sonra, Allah, Yahudilere bir inek kurban etmelerini emretmiş, Yahudilerse bu ineği kurban etmemek için ellerinden geleni yapmışlar. Sürekli işi yokuşa sürmek için rengi ne olacak, nasıl bir inek olacak diye sorular sormuşlardır. Ancak sonunda bu ineği kurban etmişlerdir.
Tarih boyunca Yahudiler, anlattığım bu asiliklerin dışında Allah’a isyanda bir çok şey yapmışlardır. Kendilerine gönderilen Hz. Zekeriyya, Hz. Yahya gibi peygamberleri öldürmüşler, Tevratı tahrib ederek kendi istediklerini yazıp halka bu Allah’ın kitabı demişler, gerçek olan bazı ayetleri tevrattan silerek gizlemişlerdir.
Bu kadar nankörlük ve Allah’a karşı isyanların bir sonucu olarak da Allah Yahudileri lanetlemiştir. Bu lanetlenme durumu sadece Kur’an’da değil İncil ve Zebur’da da anlatılmaktadır. Çünkü Kur’an Yahudilere hem davudun diliyle hem de isanın diliyle lanet edilmiştir. buyurmaktadır. Bu da bu durumun İncil ve Zebur’da da anlatıldığının işaretidir.
Peki Yahudiler lanetlenmiş ise bundan bize ne? Kur’an da bu lanetlenmiş insanları neden anlatıyor. Asıl odaklanmamız gereken nokta sanırım burası. Kur’an aslında Yahudilerin sadece yahudi oldukları için lanetlendiğini anlatmıyor. Sebepleriyle Allah’a nasıl karşı geldiklerini ve bunun cezasını anlatıyor. Bu aslında Allah’a kim karşı gelirse aynı şekilde cezalandırılacaktır demektir. Biz şimdi bırakalım Yahudileri de Allah’a karşı ne kadar saygılıyız ve onun emirlerinin ne kadar yerine getiriyoruz bunu düşünelim.