Peygamberimizin Damatlarına Yapılan Baskılar

İslam'ın ilk yıllarında Kureyş Müşrikleri, Peygamberimizi engellemek için her türlü yola başvuruyor, şeytanın bile aklına gelmeyecek planlar kuruyorlardı. Müslüman olmak için Hz. Muhammed'in yolunu tutanların karşılarına kadınlar çıkartıp onları çekerek vazgeçirme yolunu dahi deniyorlardı.

İlk olarak Peygamberimiz hakkında kara propaganda yoluna gitmişler ve hem Mekke halkını, hem de dışarıdan hac ve ticaret için Mekke'ye gelenleri bu propagandalarına maruz bırakmışlardır. Yaptıkları kara propaganda istedikleri sonucu vermeyince, yeğenini vazgeçirmek için Ebu Talib'in kapısını aşındırmışlar ve Peygamberimiz o tarihi sözünü söylemiştir Ebu Talib'e: "Vallahi Amcacığım, Güneşi sağ elime, Ayı sol elime verseler vazgeçmeyeceğim..."

Ebu Talib'i ikna çabaları da işe yaramamış hatta Ebu Leheb dışındaki amcalar, yeğenleri Muhammed'i korumak için tekrar birleşmişlerdi. Bu planları da işe yaramamıştı.

Bunun üzerine işkence ve baskılar başlamıştı. Hatta her kabile, kendi kabilesindeki Müslüman olanları işkence ile vazgeçirmeye çalışacaktı artık.

Her türlü baskı unsurunu kullanmayı kafalarına koymuşlardı. Hz. Hatice'yi de baskı altına alarak Peygamberimizi sıkıştırmak istiyorlardı. Bunun için Hz. Hatice ve Peygamberimizin güzide  çocuklarına gözlerini dikmişler onların da hayatlarını nasıl karartabileceklerinin planlarını yapıyorlardı. 

Peygamberlik gelmeden önce evlenendirdikleri Peygamberimizin damatlarını boşanmaya zorluyorlardı. Bu damatlar Peygamberimizin kızlarını boşarlarsa onları istedikleri kızlarla evlendireceklerini de vaad ediyorlardı.

Efendimiz’in kızları Rukiyye ve Ümmü Gülsüm, Ebû Leheb’in iki oğlu Utbe ve Uteybe ile evli idiler. Utbe ve Uteybe, baskılar karşısında direnecek fıtratta değillerdi ve istedikleri kızlarla evlenme garantisini alır almaz da bırakıverdiler Rukiyye ve Ümmü Gülsüm’ü...

Yıkılan yuvalar, ayrı bir hicrana sebep oluyordu Allah Resûlü ve kerim eşi Hz. Hatice için... Normal şartlarda bir anne ve baba için, sadece bir çocuklarının bozulan yuvası bile acı kaynağı olurken burada Efendiler Efendisi ve kerim zevcesi Hz. Hatice, bir anda iki kızının yıkılan yuvasıyla karşı karşıya kalıvermişlerdi. Hem de ortada, bunu gerektiren hiçbir sebep yokken... Tek sebep, her ikisinin de Allah Resûlü’nün kızı olmasıydı.

Zeynep validemizin kocası Ebu'l-As ise bu baskılara boyun eğmemiş ve Zeynep validemizi terk etmemişti. Zira o, kararını kendisi verecek kadar onurlu, aile işlerine başkasının burnunu sokturmayacak kadar da izzetli bir hayat yaşıyordu. Ortada bir mesele var ise, bunun kararını kendisi verir ve sonraki hayatını da kendi iradesiyle yönlendirirdi. Onun için bir ailede huzur var ise, bunu dışarıdan hiçbir güç yıkmaya yeltenmemeliydi. Huzurlu bir ailesi vardı ve hanımının farklı düşünmesi de bu huzuru hiç etkilemiyor; aksine bu huzurun artması istikametinde katkıda bulunuyordu. Bunun için, bütün baskılara karşı kulağını tıkamış, sadece yapması gerekeni yapıyor, kuru gürültüye pabuç bırakmıyordu.