Kimyasal İlaçların Zararları

Hastalıkların birçok sebebi vardır. Ancak bunlardan bir tanesi de, ister ironi deyin, ister ilaç sektörü baronları deyin ama kesinlikle iyileşmek için kullandığımız ilaçlardır.  

İnsan ihtiyaçlarının büyük bölümü doğada bulunmaktadır. Gıdalar, eşyalar ve ilaçlar doğada üretilen bir çok üründen elde edilebilir. Ancak günümüzde hem gıdalarda, hem eşyalarda, hem de ilaçlarda sentetik maddeler kullanılmakta ve insanlara zarar vermektedir. 

Sadece Amerikada her yıl 250.000 insan tıbbi hatalardan dolayı ölmektedir. Sunlardan 127 bini hastanede, yanlış ilaç verildiği için veya ilaçların yan etkileri yüzünden ölmektedir. Aynı sebeplerden dolayı hastane dışında ölenlerin ise istatistikleri yoktur ve sayıları bilinmemektedir. Ancak hastane dışında ölenlerin sayılarının daha da yüksek olmasını tahmin etmek zor değildir. Bir taraftan bu şekilde yanlış tedavi yada yan etki tarafından ölen insanlar varken diğer taraftan da artık bütün hastalıkların temelinde kimyasal ilaçların bulunduğu bilinmektedir. 

Bir çok kimyasal ilacın, özellikle bağışıklık sistemi, kan dolaşımı ve kan üretimini doğrudan tahrip edici etkileri bulunmaktadır. Bazı ilaçlar kullanıldıkları dönemde, bazıları kullanımından haftalar, aylar, hatta yıllar sonra, bazıları ise doza boğlı olarak etki göstermektedir. Bağışıklık sistemini ve kemik iliğini baskılar, kan üretimine engel olur, kan hücrelerinin, lökosit, trombosit ve alyuvarların bozulmasına ve parçalanmasına, hormon dengesizliklerine, karaciğer toksisitesine, böbreklerde kanama ve iltihaplanmaya, kısırlığı ve başka bir çok bozukluğa sebep olabilir. 

Mesela, bazı ilaçlar bazı durumlarda kan hücreleri üzerinde yıkıcı etkide bulunurlar. Hücre duvarlarını eriterek yıkımı başlatır, -bu hücreler çok hassas oldukları için bu kimyasal yıkıma direnemezler, Daha ağır vakalarda ise, kemik iliği baskılandığı için, kan üretimi bozulur, lösemi ve anemiler ortaya çıkar.

Tıp literatürüne bakıldığında şü sonuçlara ulaşılır:

Bazı ilaçlar kemik iliği hücrelernde DNA ve RNA sentezini engelleyerek kan üretiminin azalmasına veya anormal hücre üretimine, bunun sonucunda lösemi ve anemilere sebep olurlar (kloramfenikol, oksasilin, isoniasid, sefalotin, fenindion, fenitoni, fenilbutazon gibi)

Bazı ilaçlar bağışıklık sistemini baskılar. Mesela Aminopirin, sulfonamidler, propiltiourasil, methimasol gibi.

Alyuvarların parçalanmasına (Hemoliz) sebep olan kırktan fazla ilaç vardır. aspirin, sulfonamidler, sulfonlar, nitrofuranlar, kinin, klorokin, primakin, fenilhidrazin, probenesid, dimerkaprol, kloramfenikol gibi. Bu da bazen geçici, bazen de ömür boyu kalıcı anemi oluşturabilmektedir. 

Trombosit ve trombosit üretimi bozukluğunda pek çok tıbbi ilaç sorumlu tutulmaktadır. Aspirin, kolşisin, antiromazmal ilaçlar, (ibuprofen, indometazin, fenibutazon gibi) psikiyatri ilaçları, kalp ilaçları (klofibrat, dipridamol, papaverin, propranolol gibi), anestezikler, antibiyotikler (ampisilin), kanbenisilin, gentamisin, panicilin gibi) bazı öksürük şurupları (gliserol, gayokolat gibi) bazı alerji ilaçları bu gruptandır. İlaçlar tarafından meydana gelen immünolojik trombositopeni valproik asid, furosemid, sulfonamidler gibi bir çok ilacın kullanımı sırasında açığa çıkmaktadır. 

İlaçların sebep olduğu damar romatizması (vaskulit, damar kireçlenmesi) denilen durumda cilt yüzeyinde ince kanamalar, morarmalar, kangren oluşumuna kadar değişen bulgular görülebilir. (Asprin, allopurinol, klorotiazid, klorpropamid,,,,,,,,,,,, digoksin, furosemid, indometazin, iyot, izoniasid, metildopa, piperazin, kinidin, kinin, rezerpin, sulfonamidler, tolbutamid, warfarin gibi)

İlaşların zararları başlıbaşına ciltlerce kitap konusu olabilir. Ancak kısaca bunlara değinmek istiyorum. Aşağıda en sık kullanılan ilaçlardan bazıları örnek olarak verilmiştir. 

  1. Sultamisilin (antibiyotik): Yan etkileri, alerji (anaflaktik şok dahil), ishal, kanlı ishal, bağırsaklarda yaralar, sersemlik, halsizlik, havale, dilde kıllanma, kan üretimi bozukluğu, karaciğer zehirlenmesi, cilt hastalıkları ve nefrittir. Bu antibiyotik ufacık bebeklere dahi verilmektedir. 
  2. Depresyon tedavisinde en çok kullanılan ilaçlar.
    1. Fluoksetin: Yan etkileri; yorgunluk, titreme, terleme, baş dönmesi, iştahsızlık, bulantı, kusma, ağız tadında değişiklik, baş ağrısı, sinirlilik, uykusuzluk, sersemlik, huzursuzluk, yorgunluk, iktidarsızlık, ağız kuruluğu, kabızlık, cilt döküntüleri, kaşıntı, viral enfeksiyon, bacak ağırısı, görme bozukluğu, ateş, üst solunum yolu enfeksiyonu, anjin, sık idrara çıkma.
    2. Seroxat: Depresyon ilaçlarında kullanılan paraksodin maddesinin yan etkileri üzerine Norveçli bilim adamları tarafandan bir araştırma yapılmıştır. DEpresyon tedavisi gören 1500 hasta üzerinde yapılan araştırmada, "Seroxat" kullanan 7 hastanın intihara teşebbüs ettiği ortaya çıkmıştır. Bazı sağlık örgütlerinin de "Seroxat"ın intihar eğilimini arttırdığını ortaya koyan araştırmaları vardır. Ruh sağlığı örgütü MİND, "Seroxat" kullanan hastaların %50'inde kendine zarar verme ve intihar eğilimin erttığını bildirerek ilacın satışının durdurulmasını istemiştir.
  3.  Aspirin: Doğal aspirin söğüt ağacından üretilirdi. Ancak dünyada söğüt ağaçları giderek azalmakta, aspirin kullananların sayısı ise hızla artmaktadır. Bu yüzden doğal aspirin yerine artık sentetik aspirin üretilmektedir. Doğal ile sentetik aspirinin farkı ölü ile canlı arasındaki fark gibidir. Sentetik aspirin sindirim sistemi kanamaları, ülser, kulak çınlaması, baş dönmesi (vertigo), işitme kaybı, an üretimi yetersizliği, demir düşüklüğü, pıhtılaşma süresinin uzaması, aşırı duyarlılık reaksiyonu olarak kaşıntı, deri döküntüleri, dil ve dudaklarda şişme, astım ve anafilaksi şoku görülebilir. Türkiye'de bütün insanlar hergün en az bir aspirin almaya teşvik ediliyor ancak aspirin kullananların tamamında birkaçı yada tamamı görülmektedir. Sir ülkede en etkili kan sulandırıcı olan limon yetişiyorsa o ülkede aspirin kullanmanın hiçbir geçerli açıklaması olamaz.
  4. Halotan: Genel anestezi için sık kullanılan, orta zararlı analjeziklerden biridir. Vücuda giren halotamın %60-80'i 24 saat içinde solunum yoluyla atılır. Fakat bu zaman zarfında bile akciğer dokuları ciddi bir tahribata uğrar. Geri kalan kısmı metabolizmaya karışıp idrarla dışarı atılırken, böbrek hasarına neden olabilir. Halotan alan hastaların yaklaşık %20'sinde karaciğer enzimlerinde yükselme ve bazen karaciğerde masif nekroz gelişebilir. Genel anestezi alan her hastanın beyni farklı derecedelerde hasara uğrar, Bazen bebeklere ve küçük çocuklara, röntgen gibi basıt tıbbi müdahalelerde bulunmadan önce bile belirli bir pozisyonda, hareketsiz tutmak için genel anestezi önerilmektedir. 
  5. Synpiten (Sentetik Oksitosin): Halk arasında suni sancı olarak bilinmektedir. Sentetik oksitosinin kimyasal yapısı antidiüretik hormonun yapısı ile benzerlik gösterir. Bu nedenle oksitosin hem anne hem de bebeğin vücudunda su tutulmasına neden olur. Şiddetli su tutulması bilinç bulanıklığına, istemsiz kasılmalara, nöbetlere, kalp yetmezliğine, komaya ve hatta ölüme neden olabilir. Oksitosinin en önemli özelliği bebeğin beyin dokularında toplanması ve beyinde ödem oluşturmasıdır. Suni sancı ile doğan bebeğin beyni farklı derecelerde hasara uğrar. Bu hasar bebekte huzursuzluğa, ateşe, havaleye ve hiperaktiviteye sebep olabilir.

En büyük hasarı ise suni sancı verildikten sonra sezeryane alınan kadınların ve bebeklerin beyni görür. Bu durumda sentetik oksitosin ve genel anestezi için kullanılan analjezik birbirinin zararını arttırır. Bunların etkisiyle bebeğin beyninde oluşan hasar hiperaktivite, otizm, epilepsi gibi nörolojik veya sizofreni gibi ruh hastalıklarına neden olur.

Anneler zamanla hafıza kaybına ve ruh hastalıklarına maruz kalırlar. Bu sebepten dolayı psikolog ve psikiyatristlere devam eden hastaların büyük çoğunluğu sezeryanli kadın ve çocuklardır. Çünkü, resmi açıklamalara göre, Türkiyede her iki doğumdan biri sezeryanle gerçekleşmektedir. Ancak gerçekte bu onanın daha da yüksek olduğunu herkes bilmekte  ve hemen hemen her doğumda suni sancı kullanılmaktadır.

Tıbbi ilaçların kullanılmasındaki amaç hastalıkları yok etmektir. Ancak tıb tarihi acımazca göstermektedir ki, kimyasal maddeleri vücuda almak ve dolaşım sistemi, solunum sistemi gibi sistemlerin işlevine bilinçsizce müdahale etmek akıllıca bir iş değildir. Organlarda, sistemlerde ve hücerelerde, her saniye meydana gelen, aklın alamayacağı kadar karmaşık, muhteşem ve sonsuz işlemi kontrol etmeye hiçbir insanın aklı ve gücü yetmez.