Kahinlerin Dilinden Hz. Muhammed (s.a.v.)

Hz. Muhammed, öyle bir peygamberdir ki, daha gelmeden önce bir çok kişi onun gelmesini beklemekteydi. Başta diğer peygamberler onun geleceğini kendi ümmetlerine anlatmış ve insanları hazırlamaya çalışmışlardır. Adalet ve ahlakın çökmesi karşısında bir çok insan onun gelmesini beklemiştir. Kahinler dahi onun geleceğini haber vermişlerdir. İşte Hz. Muhammed'in geleceğini haber veren iki kahin ve bir kralın hikayesi. 

[quads id=1]

Peygamberimizin atalarından biri olan Adnan'ın iki oğlundan birisinin yerleştiği memleketidir. Burada da dünyanın bir çok yerinde olduğu gibi bir peygamber bekleyişi vardır.

Yemen'de bir dönem Rabia ibn Nasr isminde bir melik hükümdarlık yapmıştır. Bu melik bir gece hiç unatamayacağı bir rüya görür. Bu ne anlama geldiğini çok merak etmektedir ancak bu rüyayı tevil edecek hiç bir kişiyi bulamamaktadır. İçindeki bu ateşi söndürmek için ülkesindeki tüm bilginleri çağırtmış, ancak hiçbir bilginin anlattıkları içini rahatlatmaya yetmemiştir. Güvensizliği de öyle bir noktaya ulaşmıştır ki rüyasının tevilini bilemeyeceği düşüncesi ile kimseye rüyasını da anlatmaz olmuştur. "Bu rüyanın tevilini bilecek kişi ben görmeden rüyamı da bilir." diye düşünmektedir. 

Bir bilge bu durumu açıklığa kavuşturma ümidiyle Melike bir tavsiyede bulunur. Buna göre melik, bu rüyanın tevilini gerçekten öğrenmek istiyorsa Satih ve Şıkk ismindeki iki kahine danışmalıdır. Çünkü bu iki kahin hem görünüşleri hem de verdikleri bilgiler ile insanların dikkatini çeken, bu halleriyle bulundukları yerlerde önemli birer kişi olan kimselerdir. Ayrıca bu iki kahinin ikisi de meşhur kahin Tarife'nin öldüğü gün dünyaya gelmişlerdir. Sanki Tarife tüm mirasını bu iki kahine bırakmış gibiydi.

Bu iki kahinin vücutları da bir gariptir. Satih'in vücudu sanki tek parça gibi, adeta boynu yokta yüzü göğsüne bitişik gibidir. Hatta kemiksiz bir bedene sahip gibidir. Zaten ismi de bu yüzden Satih'tir. Sinirlendiği zaman oturduğu yerde şişip kalır ve hareket edemezdi. 

Şıkk ise sanki yarım bir insan gibi görünmektedir. 

Melik rüyasının tevilinin bu iki kahin tarafından yapılabileceğini duyunca ikisine de haber gönderir ve sarayına davet eder. Önce Satih gelir. Melik amacını Satih'e açıklar ancak rüyasını anlatmaz.  "Rüyamı bilirsen, tevilini de bilirsin." der. 

Satih kendinden çok emindir. "Tevilini yaparım." der ve melikin gördüğü rüyayı anlatmaya başlar. 

– Zifiri bir karanlık içinden siyah bir cismin çıktığını gördün rüyanda. Daha sonra bu cisim, Tehme denilen yere doğru gitti. Sonra da, kafatası olan her bir canlı ondan yemeye başladı.

Melik şayırır. Satih doğru söylüyordu. Rüyasında gördükleri Satih'in anlattıkları ile aynen uyuşuyordu. Melik şöyle der:

- Evet.. Evet ey Satih. Rüyam aynen anlattığın gibiydi. Peki sence bunun tevili nedir?

Satih rüyayı tevil etmeye başlar.

- İnandığım bütün değerler üstüne yemin ederim ki ey melik, senin topraklarına Habeşliler baskın düzenleyecek ve Ebyen’le Ceraş arasındaki bölgeye hakim olacaklar!

- Bu, bizim için felaket demek ey Satîh! Söyle bana; bu benim zamanımda mı olacak, benden sonra mı?

- Baban üstüne yemin ederim ki, senden az bir zaman, altmış veya yetmiş yıl sonra olacak.

– Onların saltanatı devam edecek mi, yoksa nihayete mi erecek?

– Yetmiş küsur yıl sonra sona erecek. Baskına uğrayacaklar ve bir kısmı öldürülecek, diğer bir kısmı da kaçarak buraları terk edecek.

– Onlar buradan gideceklerine göre arkalarından kimler gelecek?

– Zî Yezenler.. Adn taraflarından gelecekler ve Yemen’de hiç kimse bırakmayacaklar.

– Peki, bunların saltanatı devam edecek mi, yoksa onlar da nihayete erecekler mi?

– Onların da sonu gelecek.

– Peki, onların sonunu kim getirecek?

Nebiyy-i Zekî. O’na yücelerden vahiy gelecek.

– Söyler misin, o Nebi kimlerden olacak?

– Gâlib İbn Fihr İbn Mâlikoğullarından. Artık meliklik, kıyamete kadar O’nun kavminde kalacak.

– Şu hayatın sonu gelecek mi gerçekten?

– Evet, o gün ilkler ve sonradan gelenler bir araya getirilecek. Sağduyulu ve mes’ud yaşayanlar, yükseklere çıkarken eşkıyalık yapanlar ayaklar altında ve zelil olacaklar.

– Bana anlattıkların doğru mu gerçekten?

– Evet. Şafağın aydınlığına, gecenin karanlığına ve gün ağardığı zamanki tan yerine yemin olsun ki, sana anlattıklarım mutlaka haktır ve olacaktır.

Satîh’le aralarında geçen bu konuşmaların ardından, çok geçmeden melikin huzuruna Şıkk da gelir. Bu sefer melik, Şıkk’a döner ve Satîh’in anlattıklarından hiç bahsetmeden olayı bir de Şıkk’tan dinlemeyi dener. Maksadı, birbirlerinden bağımsız olarak aynı yorumu yapıp yapamayacaklarını test etmektir.

Şıkk da boş değildir. Önce Satih'in yaptığı gibi melikin gördüğü rüyayı anlatır.

– Zifiri bir karanlık içinden siyah bir cismin çıktığını gördün rüyanda. Daha sonra bu cisim, tepelik ve bahçelik bir yere doğru gitti. Daha sonra da ondan her bir canlı yemeye başladı.

Melikte şüphe kalmaz. Çünkü ikisi de aynı şeyleri anlatmaktadır. Arada sadece küçük farklılıklar vardır. Satih, mekan ismini net verirken Şıkk, sadece mekanın tarifini verir. Satîh, ‘kafatası olan her bir canlı’ derken Şık ise, ‘her bir canlı’ diyerek kestirmeden anlatmıştır.

– Her şey dediğin gibi, hiç hata etmedin ey Şıkk. Peki, sence bunun tevili ne ola ki?

– Şu iki sıcak belde arasındaki her bir insana yemin olsun ki, sizin topraklarınıza Sudanlılar gelip her şeyi istila edecekler. Sonunda da Elyen ile Necran arasında hakimiyet kurup kalacaklar.

– Baban adına yemin ederim ki ey Şıkk, bu bizim için felaket demektir. Ne zaman olacak bunlar; benim zamanımda mı, yoksa benden sonra mı?

– Hayır, senden bir müddet sonra olacak. Sonra sizi onlardan, kadr ü şanı yüce birisi kurtaracak, onlara büyük bir acı da tattırarak!..

– Peki, bu yüce kâmetli şahıs kim?

– Zî Yezen evleri arasından gelecek bir delikanlı.

– Onun saltanatı devam edecek mi, yoksa o da mı nihayete erecek?

– Onun saltanatı da sona erecek. Hem de din ve faziletle gönderilen, adalet ve hakkı temsil eden bir Resûl eliyle. Ve bundan sonra, fasıl gününe kadar meliklik de O’nun kavmine ait olacak.

– Fasıl günü ne demek?

– Her doğanın hesabının görüldüğü, semadan ölü ve diri herkesin işiteceği seslerin duyulduğu ve herkesin bir mîkat için bir araya getirildiği gün ki, o gün müttakiler için kurtuluş ve hayır vardır.

– Anlattıkların doğru mu gerçekten?

– Sema ve arzın Rabbine ve bu her ikisinin arasındaki her şeye yemin olsun ki, sana haber verdiklerimin hepsi de haktır ve şüphesiz hepsi de olacaktır.

Melik her iki kahinden de aynı şeyleri duymuş ve ailesini Fas taraflarında güvenli bir bölgeye göndermeye çalışmıştır. Bu şekilde kendisini garanti altına alacağını düşünmüştür. 

Ancak hiçbir tedbir işe yaramamış ve zamanı gelince bu kahinlerin anlattığı olaylar birer birer gerçekleşmiştir. 

Aradan yüzyıllar geçmiş ve Satih ve Şıkk'ın anlattığı gibi Seyf ibn Zi Yezen isminde bir melik ortaya çıkarak Bizans ve Farslılarla iş birliği yapmış, Yemen'e hakim olmuştur.

Bu hakimiyet sebebiyle çevre kabileler Zi Yezen'e tebrik için gelirler. Gelen kabileler arasında Kureyş Kafilesi de bulunmaktadır. Bu kafilenin içinde ise Abdulmuttalib

Abdülmuttalib, Zi Yezen'inin dikkatini çekmişti ve Zi Yezen, Abdülmuttalib ile konuşmadan edemez. Önce kim olduğunu sorar. Ardından da beklediği Peygamber hakkında bildiklerini anlatmaya başlar. Anlattıkları bu kutlu dede için müjdeler doluydu. Anlattığı kişi artık gelmesini ramak kalan Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) idi.