Hz. Muhammed'in Babası Abdullah

Hz. Muhammed'in babası'nın adı Abdullah'tır. Allah'ın kulu anlamına gelen bu isim, bir peygamberin babasına yakışabilecek en güzel isimlerden birisidir. Künyesi ise Ebû Kusem (أبو قثم), Ebû Muhammed veya Ebû Ahmed’dir.

Doğum tarihi tam olarak bilinmese de Sâsânî Hükümdarı Nûşirevân’ın saltanatının 24. yılında doğmuştur. Annesi Fâtıma bint Amr’dır.

Peygamberimizin dedesi Abdülmuttalib, zemzem kuyusunu tekrar ortaya çıkardığı zamanlarda Mekke'nin diğer ileri gelenleri ile yaşadığı anlaşmazlık sırasında, özellikle de Adiyy İbn Nevfel'in:

– Nasıl olur! Sen yalnız bir adamsın. Yanında oğlundan başka kimsen de yok. Nasıl olur da bize karşı gelir, isteklerimizi yerine getirmezsin.

sözlerinden rahatsızlığı sebebiyle, Allah'a on erkek evladı olursa bir tanesini Kabe'nin yanında kurban etmeyi adamıştır. 

Allah, Abdülmuttalib'e on tane erkek çocuk vermiştir. Bu olay gerçekleştiği zaman çocuklarının en küçüğü ise Peygamberimiz'n babası Abdullah'tır. Abdullah da büyüdüğü zaman Abdülmuttalib, Allah'a vermiş olduğu bu sözü yani adağını hatırlar ve büyük bir kararlılıkla oğullarından birisini kurban etmeye kalkar. Önce durumu çocukları ile konuşur. Oğulları da babalarının bu adağını kabul ederler. Ancak hangi oğulun kurban edileceği belirsizdir. Bunun için de Abdülmuttalib, kura çeker ve kura Abdullah'a çıkar. 

Peki Peygamberimizin babası Abdullah, kurban edilmekten nasıl kurtulmuştur. Bu yazıyı çok uzun tutmamak için ve kurbanlık konusunu diğer yazılarımda da anlattığım için ayrıntıları o yazılara bırakıyorum. Konunun ayrıntıları için Abdülmuttalib'in hayatını anlattığım yazıya bakabilirsiniz. 

Peygamber Efendimiz, (s.a.v.) iki kurbanlığın oğludur. Çünkü hem babası Abdullah kurbanlık olarak seçilmiş, hem de önceki dedelerinden olan Hz. İsmail kurbanlık olarak seçilerek bıçak altına yatmıştır. Bir bedevi bir gün Peygamberimize "Ey iki kurbanlığın oğlu" diyerek hitap etmiş, Peygamberimiz de bu hitabı onaylamıştır. 

Abdullah, yaşıtları arasında çok beğenilen yakışıklı bir gençtir. Yüzünde diğer gençlerde bulunmayan bir güzellik ve parlaklık vardır. Bu parlaklık daha sonra Hz. Muhammed'in annesi Âmine'ye oradan da peygamberimize geçmiştir. 

Abdullah, bir çok kızdan evlenme teklifi almıştır. Bunlardan birisi de Varaka b. Nevfel'in kız kardeşidir. Ancak o gelen tüm teklifleri reddetmiştir. Babası Abdülmuttalib, onu evlendirmek üzere Zühreoğullarına götürür ve orada Zühreoğullarının lideri  Vehb b. Abdi Menaf'ın kızı Âmine'yi oğlu Abdullah'a ister. O dönemde Amine de Kureyş arasında fazilet ve konum itibariyle en önde gelen genç bir kızdır.

Bu teklife kız tarafından da olumlu cevap gelir ve Abdülmuttalib'in oğlu Abdullah ile Vehb'in kızı Amine'nin nikahı kıyılır. Bir peygamberi meyve verecek olan kutlu bir yuvanın temelleri atılmış olur. Evliliğin ilk üç günü Abdullah, Amine'nin evinde kalmıştır. 

Abdullah, ticaretle uğraşmaktaydı. Bir kervanla birlikte o da, ticaret için yola çıktı. Medine yakınlarına geldiğinde ağır şekilde hastalandı ve burada konaklamak zorunda kaldı. Medine de babası Abdülmuttalib'in dayılarının yanında bir ay kadar kaldıktan sonra gözlerini bu dünyaya kapatmıştır. 

Abdullah, vefat ettiğinde henüz yirmi beş yaşındaydı.  Geride miras olarak bıraktığı ise, beş deve, bir miktar koyun ve Ümmü Eymen künyesiyle çağrılan Habeşli bir cariyeden ibaretti.

Mescid-i Nebevî’nin Ebû Bekir kapısı hizasında, yaklaşık 500 metre uzaklıkta bulunan ve kendisine ait olduğu kabul edilen kabir, mescidin 1976 yılında genişletilmesi sırasında yıkılmıştır.

Abdülmuttalib, oğlunun hastalandığını haber alınca büyük oğlu Hâris’i Yesrib’e göndermiş, fakat Hâris şehre ulaşmadan Abdullah vefat etmiştir.

Vefat haberi Mekke’ye gelince, Abdulmuttalib ailesine büyük bir hüzün hâkim olur. Hz. Âmine, üzüntüsünü dile getirirken duygularını şiirle ifade ediyor ve genç yaşta kaybettiği kocasının arkasından yana yakıla ağıt yakıyordu. Ancak elden bir şey gelmezdi. Sabırla tahammül göstermekten başka bir çare yoktu. 

Peygamberimiz'in babası Abdullah, adeta Peygamberimiz'in gideceği ve kalacağı yerleri önceden geziyor ve oraları gelecek olan son peygamber için hazırlıyor gibiydi. Önce Mekke'deydi. Ardından da gelecek olan peygamberin hicret edeceği Yesrib'e hicret etmiş orada ebedi uykusuna yatmış ve onu bekliyor gibiydi. 

Bu arada Hz. Amine de hamileydi. Karnında taşıdığı,  tüm dünyanın hasretle beklediği, kendinden önce gelen tüm peygamberlerin müjdelediği, kahinlerin ne zaman gelecek diye yıldızlara bakıp durduğu son nebiydi.