Hz. Adem'in Duasında Hz. Muhammed

[h5p id="5"]

İlk yaratılan insan, insanlığın babası, evlatlarına doğru ve yanlışı öğretmek için gönderilmiş bir Peygamber, Hz. ADEM.

Allah, Adem'i (a.s.) topraktan yaratmış ancak eşref-i mahlukat kılmıştır. O'na tüm isimleri öğretmiş, vahyiyle yol göstermiş ve tüm melekler Hz. Adem'e secde etmişlerdir. İblis hariç. O, rabbinin sözünü dinlemeyen asi iblis.

Allah, sonra tüm mahlukata üstün kıldığı ilk insanlar olan Adem babamız ve Havva anamızı cennetine koymuştur. Sonra da onlara şöyle nida etmiştir: Ve dedik ki: "Âdem! Eşinle birlikte cennete yerleşin, oradaki nimetlerden istediğiniz şekilde bol bol yiyin, sadece şu ağaca yaklaşmayın. Böyle yaparsanız zalimlerden olursunuz."

Cennette yaşayan Adem babamız ve Havva anamız bir süre sonra Allah'ın bu yasağını unutmuşlardır. Hz. Adem'e secde etmeyen şeytan da fırsat kollayarak vesvese vermiştir. Adem babamız ve Havva anamıza çirkin yerlerini göstermek için, “Rabbiniz başka bir sebepten dolayı değil, sırf melek olursunuz yahut ebedî kalıcılardan olursunuz diye şu ağacı size yasakladı” (el-A‘râf 7/20) demiştir. Daha sonra da “Ey Âdem! Sana ebedîlik ağacını ve yok olmayacak bir hükümranlığı göstereyim mi?” (Tâhâ 20/120) diyerek onları yanıltmaya çalışmıştır. Bunların üzerine Adem babamız ve Havva anamız Allah'ın bu yasağı unutturması ve şeytanın vesveseleri neticesinde yasak ağacın meyvesinden yemişlerdir.

Bunun üzerine Allah da şöyle buyurmuştur: "Haydi, dedik, birbirinize düşman olarak yeryüzüne inin! Siz orada belirli bir süre ikamet edip yararlanacaksınız."

Bu şekilde Adem babamız ve Havva anamız cennetten çıkarılmışlar ve yeryüzüne indirilmişlerdir. Adem babamız Allah'ın koyduğu yasağı unuttuğu için ve bu zellesinden dolayı pişmanlık hissetmiş ve Allah'tan af dilemiştir. Hz. Adem'in şu duası Kur'an-ı Kerim'de zikredilmektedir.

قَالاَ رَبَّنَا ظَلَمْنَا أَنفُسَنَا وَإِن لَّمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ 

"Ey bizim Rabbimiz, kendimize yazık ettik. Şayet Sen kusurumuzu örtüp, bize merhamet buyurmazsan, en büyük kayba uğrayanlardan oluruz!" diye yalvarıp yakardılar."

Hz. Ömer'in Peygamberimizden naklettiği bir hadise göre Hz. Adem duasında Peygamber Efendimizden de bahsetmiş ve onun adıyla bağışlanma dilemiştir. Bu hadise göre Hz. Adem şu şekilde dua etmiştir.

– Allah’ım! Sen’den beni, ‘Muhammedün Resûlullah’ hakkı için bağışlamanı diliyorum.

Duanın yöneltildiği makamdan gelen ses:

– Henüz yaratmadığım halde sen, Muhammed’i nereden biliyorsun.

Bunun üzerine, Hz. Âdem, büyük bir ihtiram ve saygı içinde şunları söyledi:

– Ey Rabbim! Yed-i Kudret’inle beni yarattığın ve Rûh-u Pâk’ından bana nefhettiğin zaman, başımı kaldırdığımda, Arşın direkleri üzerinde şu yazının nakşedilmiş olduğunu gördüm: “Lâ İlâhe İllallah, Muhammedün Resûlullah.” Biliyorum ki, Sen adının yanına ancak, yaratılmışların en hayırlısının adını yaklaştırır ve adınla onun adını yan yana nakşedersin! Bu kadar samimi ve yürekten bir talep karşısında şöyle bir nida gelir:

– Doğru söylüyorsun ey Âdem! Şüphesiz ki O, Benim için mahlûkatın en sevimlisidir. O’nun hakkı için istediğin sürece mutlaka bağışlarım seni de! Zira, Muhammed olmasaydı Ben, seni de yaratmazdım.

Daha yaratılmadan, hatta hiçbir insan dahi yaratılmadan önce Efendimiz Muhammed Mustafa'nın (sav) adı arşın direkleri arasında yazılıdır. Aslında o, yaratılmışların ilkidir. Çünkü kendisi ilk yaratılanın kendi ruhu olduğunu belirtmektedir.

Hz. Adem ve Allah arasında geçen bu hadise aslında zayıf bir hadis olsa da "Sen olmasaydın Ey habibim eflakı yaratmazdım." hadisinin de açıklaması mahiyetindedir. Tüm kainat onun yüzü suyu hürmetine yaratılmış ve her bir mahluk ondan medet beklemiştir. Dünyada daha doğmadan insanlar Ona sığınmışlar Hz. Adem dahi onun adıyla dua etmiştir. Kendinden önce gelen her bir peygamber ondan bahsetmiş ve insanları onun gelişine hazırlamaya çalışmıştır. O daha doğmadan bir çok insan onun gelmesini beklemiş ve ona tabi olmanın arzusuyla yaşamışlardır.

Dünyada durum bu iken ahirette de çok farklı olmayacaktır. İnsanlar, ahirette yine ondan yardım bekleyecekler ve onun şefaati ile Allah'ın kendilerini affetmesini ümit edeceklerdir. Efendiler efendisi de ümmetini orada yalnız bırakmayacağını müjdelemiş ve "Benim şefaatim ümmetimden günahı büyük olanlaradır." buyurmuşlardır. Yani günahı büyük olanları dahi yalnız bırakmayacaktır.

Zaten o ümmeti ümmetî diyerek doğmuş, ümmetî ümmetî diyerek yaşamış ve ahirette de ümmetî ümmetî diyecektir.