Doğum Kontrol Caiz midir?

İnsanlar mutlu mesut yaşayacakları bir aile kurmak, bir hayat arkadaşı ile beraber bir ömür yaşamak ve evlat sahibi olmak için evlenirler. Bunlarla birlikte evlilikte daha birçok hikmet ve amaçlar vardır. Ancak en önemli ve ulvi gayelerden birisi de çocuk sahibi olmak, hayırlı nesiller yetiştirmektir.  Ancak bazen insanlar, bu geçim sıkıntısı, güzelliğin erken yaşta kaybolması, çocuk bakımının zorluğu vb. sebeplerle çocuk sahibi olmak istememektedirler. Kur'an’da çocuk sahibi olmak gibi bu ulvi gayeye işaretler çoktur. Evlenecek erkekler ve kadınları “gayr-i musafihin ve gayr-i musafihat” yani akıtmayan erkek ve kadın olarak sıfatlandırmaktadır. Yani çocuk oluşumunu engellememek için sperm ve yumurtaları boşa akıtmayan, israf etmeyenler şeklinde açıklamaktadır. Bu ifadeler doğum kontrol yöntemlerinin hoş karşılanmadığını göstermektedir. 

Bakara Suresi’nin 223. ayetinde de “kadınlarınız sizin tarlanızdır.” ifadesi kullanılmaktadır. Kadınların ürün alınan bir tarlaya benzetilmesi çocuk doğurmaları sebebiyledir ve evlilikte amacın çocuk sahibi olmak olması gerektiğini göstermektedir. Tarla nasıl ürün için sürülürse, cinsel ilişkinin de amacının yine çocuk sahibi olmak olması gerektiğini de göstermektedir.

Aynı şekilde Ramazan Ayı’nda cinsel ilişkinin helal olduğunu açıklayan Bakara Suresi’nin 187. ayetinde de “Allah’ın sizin için takdir ettiği (çocukları) talep edin.” ifadesi de cinsel ilişkide amacın çocuk olduğunu ifade etmektedir.

Bu ifadeler, çocuk sahibi olmamak için döllemeyi önleyici hareketlerden kaçınmak gerektiğini göstermektedir.

Sadece girizgah olarak aktarmış olduğumuz bu bilgiler bile doğum kontrol gibi farklı metodları olan bir şekilde çocuk oluşumunu engellemeye çalışmamak gerektiğini göstermektedir.

Tarihte de doğum kontrol için kullanılan bazı yöntemler olmuştur. M.Ö. 400 yıllarına kadar dayanan doğum kontrol yöntemleri günümüzde daha da geliştirilerek çok daha yaygın şekilde kullanılmaya devam etmektedir.

Bunlardan en çok bilineni ve çok uzun zamanlardan beri kullanılan yöntem azil’dir.

Azil Nedir?

Azil, rahim dışına boşalma şeklinde uygulanan bir doğum kontrol şeklidir. Tarih boyunca kullanılmış olan eski bir doğum kontrol metodudur. Günümüzde de hala kullanılmaktadır.

İslam Hukukunda da konu azil kavramı üzerinden değerlendirilmiş ve hükümler bu fiil üzerinden verilmiştir. Çünkü o dönemlerde bilinen ve uygulanan yöntem budur.

Bizde burada konuyu azil üzerinden değerlendirecek ve verilen hükümleri bu şekilde aktaracağız. Ancak diğer doğum kontrol yöntemlerinin de aynı hükme tabi oldukları unutulmamalıdır.

Azil Caiz midir?

İslâm’dan önce Araplar arasında doğum kontrolü usullerinden biri olarak uygulanan azlin ilk müslümanlar tarafından da uygulandığı ve Hz. Peygamber’in bunu yasaklamadığı bilinmektedir. Ancak gerek azille ilgili diğer bazı hadisler üzerindeki değişik yorumlar, gerekse çocuk yapmayı teşvik eden hadisler sebebiyle azlin hükmü konusunda müslüman âlimler farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Şimdi bu farklı görüşleri görelim.

İbn Hazm’a göre azil haram, alimlerin büyük çoğunluğuna göre ise mubahtır. Ancak azlin mubah olduğunu kabul eden Hanefî, Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî mezhebi fakihleri, “Hz. Peygamber bizi hür kadından izin almaksızın azil yapmaktan menetti” hadisine dayanarak bu konuda eşin yani, kadının iznini şart koşmuşlardır. Kadının rıza göstermemesi halinde Hanefîler’e göre azil mekruhtur. Şâfiî ve Hanbelî mezheplerinde bu konuda iki farklı görüş mevcut olup Hanbelî mezhebinde benimsenen görüş, azlin ancak zevcenin izniyle câiz olacağı yönündedir. Şâfiî mezhebinde ise eşin rıza göstermemesi halinde azlin haram değil mekruh olduğu görüşü daha ağır basmaktadır.

Ebû Hanîfe izin konusunda zevcenin çocuk yapma hususundaki hakkını esas alırken iki talebesi Ebû Yûsuf ve Muhammed kadının cinsel yönden tatminini göz önünde bulundurmuşlardır. Ebû Hanîfe’ye göre cinsel ilişki konusunda eşin evlilik hukuku bakımından hakkı, ilişkinin kemal vasfına değil bizzat kendisine taalluk eder. Nitekim diğer mezheplerde izinsiz azlin haram olduğunu kabul edenler, kadının çocukta hakkı bulunduğunu ve tatmin açısından azille zarar göreceğini ileri sürerken, iznin müstehap olduğu ve dolayısıyla izinsiz azlin haram olmayıp mekruh sayılacağını kabul edenlere göre de kadının hakkı cinsel ilişkinin kemal vasfına değil kendisine taalluk etmektedir. 

Ancak cinsel ilişkide çocuk yapmanın tek gaye olmadığı, bu ilişkinin derin psikolojik bir haz ve gerginlik azaltma yolu, eşler arasında karşılıklı güven, sevgi ve bağlılık ihtiyacını karşılayan bir araç olduğu göz önüne alınırsa, evlilik hukuku bakımından çocuk ihtiyacı yanında cinsel tatminin de gerekliliği daha iyi anlaşılır. Nitekim bu psikolojik gerçek, bir âyette şöyle ifade edilmiştir: “Size kendi öz nefislerinizden, kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratıp aranızda bir sevgi ve şefkat var etmesi de O’nun varlığının delillerindendir. Bunda, düşünen bir toplum için dersler vardır” (er-Rûm 30/21). 

Şâfiî hukukçulardan Nevevî’ye göre, zevcenin izni olsa da olmasa da, çocuk yapmayı engellemesi sebebiyle azil mekruhtur. Ona göre azil konusundaki yasağa dair hadisler helale yakın mekruh ile, cevaza dair olanlar ise mekruh olmadığı şeklinde değil azlin haram olmadığı tarzında yorumlanmalıdır. Bunun yanında İmam Gazzâlî azil yapmamayı cinsel münasebetin âdâbından sayarken, azilde tahrimi ve tenzihi mânada bir kerahetin söz konusu olmadığını, azille çocuk yapmadaki fazilet terkedildiğinden ancak fazileti terk mânasına bir kerahetin söz konusu olduğunu söyler. Ona göre, çocuğun varlığını engellemesi yönünden olmasa bile, bu engellemeye sevkeden, meselâ kadının güzelliğini koruma, doğum yapmanın tehlikelerinden sakınma, çocukların çokluğu sebebiyle geçim konusunda sıkıntılara ve meşrû olmayan yollara düşmeme gibi düşünceler sebebiyle de azlin mekruh olduğu ileri sürülemez. Zira bu tür niyet ve düşünceler şer‘an yasaklanmış değildir.

Son dönem Hanefî âlimleri de zamanın olumsuz şartları, dârülharpte veya uzak bir yolculukta bulunma, ya da kötü huylu eşden ayrılma düşüncesi gibi zaruretler sebebiyle kadının izni olmadan da azlin yapılabileceğine hükmetmişlerdir.

Azlin doğum kontrolü konusunda güvenilir bir usul olmadığı da açıktır. Nitekim Hz. Peygamber azil yapmasında dinen bir mahzur bulunup bulunmadığını soran bir sahâbîye, “İstersen azil yap, fakat bu Allah’ın takdirine mâni olmaz” cevabını vermiştir. Müslüman hukukçular da azil yapmış olmanın doğan çocuğun nesebini inkâr için yeterli bir gerekçe olamayacağını kabul etmişlerdir. 

Doğum Kontrol Yapmamayı Teşvik Eden Hadisler

Peygamberimiz Müslüman neslin çoğalması için ve çocuk olmasının Allah’ın takdirine bağlı olduğundan dolayı, doğum kontrol ile Allah’ın muradına engel olunamayacağını dile getirerek azil yapılmaması gerektiğini vurgulamıştır. Şimdi Peygamberimizin konuyla ilgili beyanlarına bakalım.

Ebû Saîd el Hudrî (r.a) anlatıyor. Beni Mustalık gazvesinde Allah’ın Resûlü ile beraberdik. Allah’a ortak koşan Arapların güzel kızlarını esir aldık. Bu askerî gazve sebebiyle bekârlığımız uzadı. (Pek tabîi ki arzularımız da arttı.) Ancak (biz esir statüsü içinde bize kadınları verip ailelerinden) fidye almak istedik. Bu sebeple, azil yaparak onların cinselliğinden yararlanmak istedik. Aramızda şöyle konuştuk:

‐ Allah’ın Resûlü aramızda iken O’na sormaksızın mı azil yapacağız?

Sonra da Allah’ın Resûlü’ne sorduk. Şöyle buyurdu:

Azili (korunmayı) bırakmanız sebebiyle bir zarara uğramazsınız. Zira Allah’ın Kıyamet Günü’ne kadar yaratmayı takdir ettiği her insan, mutlaka ve mutlaka vücûda gelecektir.

Yine Ebû Said el‐Hudrî (r.a) anlatıyor. Ele geçirdiğimiz esir kadınlarla cinsî münâsebette bulunurken azil yapıyor, (çocuk olmaması için rahmin dışına boşalıyor) duk. Sonra Allah’ın Resûlü’ne azilin yapılıp yapılamayacağını sorduk. Bize cevap olarak şöylece serzenişde bulundu:

Siz azil yapıyor musunuz? Siz hakikaten azil yapıyor musunuz? Siz gerçekten azil yapıyor musunuz? Kıyamet Günü’ne kadar yaratılması takdir olunmuş her insan, mutlaka yaratılacaktır.

Ebû Said el‐Hudri (r.a) anlatıyor. Allah’ın Resûlü’ne soruldu:

‐ Azil ile ilgili olarak (ne buyurursunuz Ya Resûlallah!) Şöyle buyurdu:

Her meniden çocuk olmaz. Kaldı ki Allah bir varlığı yaratmak isterse, onu hiçbir güç önleyemez.

Allah’ın Resûlü azil ile ilgili diğer bir soruyu da şöylece cevaplandırdı:

‐ Hayır, (azili onaylayamam.) Siz azil yapmamaya çalışın. Zira cinsel ilişkiden çocuk olması, ancak ilâhî kaderledir.

Ebu Saîd el‐Hudrî (r.a) anlatıyor. Allah’ın Resûlü’nün huzûrunda azilden söz açılınca şöyle buyurdu:

Sizden biriniz niçin azil yapar ki? Yaratılan her bir insanın Hâlikı şüphesiz Allah’dır.

Câbir b. Abdullah (r.a) anlatıyor. Bir adam geldi de Allah’ın Resûlü’ne şöyle deyiverdi: Ya Resûlallah! Beraber yaşadığım bir câriyem var. Ona azil yapıyorum. Ne buyurursunuz?

Azil yapman Allah’ın yaratılmasını dilediği canın vücûda gelmesini hiç şüphesiz engellemez.

Bu cevabı alan adam gitti ve bir süre sonra gelerek şöyle dedi:

‐ Ya Resûlallah! Size azil yaptığımı söylediğim câriye gebe kaldı.

Allah’ın Resûlü (daima gerçeği dile getirdiğini açıklamak için) şöyle buyurdu:

Ben Allah’ın kuluyum ve O’nun elçisiyim.

Cüzame Binti Vehb (r.a) anlatıyor.

Sahâbîler arasında bulunuyorken Allah’ın Resûlü’ne azil’den sordular. Şöyle buyurdu: “(Tekvir Sûresi’nin sekizinci âyetinde açıklanan türden) çocuğu gizlice toprağa gömmedir.” Azilin haramlığına delil olarak gösterilen son hadîs müstesna, yukarıda sunulan hadîsler incelendiğinde açıkça anlaşılacağı üzere, azil husûsunda doğrudan, açık ve kesin bir yasaklama yoktur.

Peygamberimiz azil yapmadığı halde genç yaşta olan eşlerinden Hz. Âişe, Hz. Hafsa, Hz. Zeyneb, Hz. Cüveyriye, Hz. Ümmü Seleme ve Hz. Safiye’den çocuğu olmamıştır. Çünkü çocuk, ancak Allah’ın kaderiyle olur. 28 yıl Hz. Hatice ile evli kalmıştır ve çocukları hep Hatice validemizden olmuştur. Hz. Haticenin vefatından sonra diğer eşleri ile Medîne döneminde yalnızca Mâriye annemizden İbrahim isimli bir çocuğu olmuştur. Bu çocuğu da uzun süre yaşamamıştır.