Cenaze

Ankebut Suresi 57. ayette (كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ ثُمَّ إِلَيْنَا تُرْجَعُونَ) "Her nefis ölümü tatmaktadır." şeklinde ölüm gerçeği bizlere hatırlatılmış, hatta en güzel şekilde ifade edilmiştir.
insan olarak "kalu bela"da başlayan hayatımız doğumla birlikte duraklardan bir tanesi olan dünya hayatına uğramaktadır. Burada Hz. Peygamberin güzel teşbihinde olduğu gibi dünyada biraz dinlenilmekte, sonra ölüm ile bu istirahat sona ermekte ve yolculuk devam etmektedir. Doğan her canlı ölmektedir. Bu Allah Teala'nın koymuş olduğu cari kanunlarından bir tanesidir. Ölümsüz olan ise sadece Allah'tır.
Eşref-i mahlukat olarak yaratılan insan bu şerefle doğar, şerefiyle yaşar ve öldüğü zamanda arkasından yerine getirilmesi gereken vazifeler olur. Bu görevler kişi öldükten sonra arkada kalanlara düşmektedir. Cenazenin yıkanması, kefenlenmesi, namazının kılınması ve defnedilmesi gibi. Bu görevleri yerine getirmek ise arkada kalan müslümanlar için farz-ı kifayedir.
Burada bu görevlerle ilgili bazı hususları izah etmeye çalışacağız

Kadın Cenaze Namazı Kılabilir mi?

Vefat etmiş bir mümin için sonu duayı yapmak üzere cenaze namazı kılmak, bütün müminler için farz-ı kifâyedir. Cenaze namazının cemaatle kılınma şartı yoktur. Bir erkek yada bir kadın cenaze namazını kıldığında cenaze namazı kılınmış olur. cenaze namazının rükünleri kıyam ve tekbir olup, onda cemaat şartı aranmamaktadır.
Bu namazı sadece kadınlar kılmış olsalar, farz yine yerine gelmiş olur. Kadınlar, bu namazı cemaatle kılabilecekleri gibi tek olarak da kılabilirler. Cenaze namazını kıldıracak imamın arkasındaki cemaat içerisinde kadınların bulunması durumunda imamın arkasında bulunun kadınlar için niyet etmesi şart değildir.
Cenaze namazını kadın erkek yan yana kılabilirse de kadınların erkeklerin arasında durmaları, namazın adap ve huşusuna daha uygundur.

Kadın Kocasının, Koca da Hanımının Cenazesini Yıkayabilir mi?

Cenazenin yıkanması hususunda erkek erkeği, kadın da kadını yıkar ancak kadınlar kocalarını yıkayabilirler. Nitekim Hz. Ebubekir'i kendi vasiyeti üzerine eşi Esma Hatun yıkamıştır.
Hanefi mezhebine göre erkek, kendi hanımının cenazesini yıkayamaz. Eğer kadını yıkayacak bir kadın bulunmazsa, kocası hanımına teyemmüm yaptırır. Bu teyemmümü yaparken yabancı kimse gibi eline bez sarmasına ve kollarına bakmaktan çekinmesine gerek yoktur. Diğer üç mezhebe göre erkek, hanımının cenazesini yıkayabilir. Delil olarak Hz. Ali'nin Fatıma validemizin cenazesini yıkamasını göstermektedirler.

Kadın Hayızlı İken Cenaze Yıkayabilir mi?

Cenaze yıkayan kişinin cünüp, hayızlı, nifaslı ve gayr-i müslim olması mekruhtur. Yani hoş olmamakla birlikte başka kimse yoksa bu durumda olanların yıkaması da caizdir.

Kadının Cenazesi Nasıl Kefenlenir?

Vefat eden birisinin erkek yada kadın farketmez bütün bedeninin örtecek şekilde kefenlenmesi farzdır. Kadının kefeni beş kat bezden oluşur. Bunlar; kamis (gömlek), izâr (etek), lifâfe (sargı), başörtüsü ve göğüs örtüsüdür. ilk üç parça erkekler için de aynıdır. Kadınlar da farklı olarak başörtüsü ve göğüs örtüsü vardır. Şayet bu kadar kefenleme imkanı bulunamazsa kadın için izâr, lifâfe ve başörtüsü ile iktifa edilir. Buna kefen-i kifaye denir.
Kadın kefenlenmeye başlanmadan önce saçları ikiye ayrılarak örgü yapılır. Bunun ardından saçları kefen gömleği üzerinden göğsü üzerinde toplanır. Sonra başörtüsü, yüzünü de kapatacak şekilde örtülür. Ardından üzerine izâr sarılır ve izarın üzerinden göğüs örtüsü bağlanır. Daha sonra lifafe sarılır.
Kefen, kişinin sağlığındaki tesettürünün bir devamıdır. Böylece kişi mezarında da tesettür içerisinde bulunur.
Hanefi mezhebine göre evliyken ölen kadının malı olsun yada olmasın kefen masrafı kocasına aittir. Kocası yoksa malı varsa malından yoksa nafakasından sorumlu olan akrabalarınca karşılanır.

Kadınlar Kabirleri Ziyaret Edebilirler mi?

Kabir ziyaretlerinde kadın ve erkek arasında bir ayrım yapılmamıştır. Bununla beraber İslam'ın ilk yıllarında Hz. Peygamber (sav) kader inancı tam oturmadığı ve Cahiliye döneminden kalma alışkanlıkların henüz tam olarak ortadan kalkmadığı için kabir ziyaretlerini yasaklamıştır. Bu menfi durumlar ortadan kalkınca da tekrar serbest bırakmış hatta teşvik etmiştir. "Ben sizi kabirleri ziyaretten men etmiştim. artık onları ziyaret edebilirsiniz çünkü onlar size ahireti hatırlatır." Şeklinde bu durumu ifade etmiştir. Ayrıca kendisinin de Uhud şehitlerini ve Bakî mezarlığını ziyaret ederek dua ettiğine dair birçok rivayet mevcuttur.
Kabir ziyaretiyle ilgili olarak varid olan bu tür rivayetleri göz önüne alarak Hanefi fukahası erkeklerin kabirleri ziyaret etmelerini müstehap olarak görmüşlerdir. Fitne korkusu olmadıkça ve günah olan davranışlardan sakındıkları sürece bu hüküm kadınlar için de geçerlidir çünkü hadislerde kabir ziyaretinin ahireti ve ölümü hatırlatma meselesi umumi bir durumdur.
Kadınların kabir ziyaretlerini yasaklayan hadislerde mevcuttur. Ancak ulema bu rivayetleri değerlendirirken bu hükmün umumi bir hüküm olmadığını, söz konusu hadis-i şeriflerin cahiliye adetlerini çağrıştırır şekilde, saç baş yolarak, yüksek sesle ağlayarak, fitneye ve günaha sebep olabilecek şekilde kabir ziyaretinde bulunan kadınlar için geçerli olduğunu ifade etmişlerdir.
Ölümü sık sık hatırlama, bir gün kendisinin de öleceğini düşünerek iç muhasebe yapma endeksli kabir ziyaretleri bizzat Hz. Peygamber tarafından teşvik edilmiştir.
Büyük zâtların, veli kulların kabirlerini ziyaret etmek de faziletli bir davranıştır. Veli kulların kabirlerini ziyaret etmek için yolculuk yapmak alimlerin çoğunluğuna göre caizdir. Allah Rasulü'nün kabrini ziyaret etmek ise müstehap olarak kabul edilmiştir. Ancak bu ziyaretlerde de dinin yasaklamış olduğu hususlara dikkat etmek gerekir.

Kabir Ziyaretinde Nelere Dikkat Edilmelidir?

Dinin özünü kavrayamamış kişiler tarafından icat edilmiş ve çoğu insan tarafından da bilinçsizce yapılan bid'atler bir çok alanda olduğu gibi kabir ziyeretlerinde de sık sık karşımıza çıkmaktadır. Dinimiz yasakladığı halde ölülere kurbanlar kesilmekte, onlardan dilekler dilenmekte, kabirlere mum dikme, çaput bağlama gibi yapan kişinin kendisinin dahi ne yaptığının farkında olmadığı günahlara girilebilmektedir. Bunlar başta kabirlere karşı bir saygısızlıktır. Daha da kötüsü insanı şirke bile sokabilecek günahlardır. İlk olarak kabirlerde bu tür bid'atlara girmemeye dikkat edilmelidir.
İnsan hayatta iken nasıl şerefli bir varlıksa ölünce de öyledir. Bundan dolayı kabirlerde orada bulunan zata saygı göstermek de kabir ziyareti adabından sayılabilecek davranışlardandır. Aynı şekilde mezarda yatanlar aleyhinde konuşmamak ve dile sahip çıkmak gerekmektedir. Bu konuda da Hz. Peygamber (sav) "Ölülerinizin iyiliklerini anınız, kötülüklerini anmayınız." buyurmuştur.
Kabir ziyaretlerinde kaderi tenkit etmek şeklinde anlaşılabilecek ve cahiliye adetlerinden olan yüksek sese ağlama. saç baş yolma, elbiselerini, yakasını paçasını yırtma gibi davranışlar da yasaklanmıştır. Bu şekilde davranmanın kabirdeki kişiye sıkıntı vereceği de bizzat Hz. Peygamber (sav) tarafından bildirilmiştir. Bir hadis-i şerifte de "Kim, ölen bir kimse için avuçlarıyla yanaklarını döver, yakasını yırtarsa ve Cahiliye adeti olarak bağırıp çağırırsa o bizden değildir." buyrulmuştur.
Kabirlerin üzerine oturmak da mekruh bir davranıştır. Mecbur kalınmadığı sürece dinlenmek için dahi kabrin üzerine oturulmaz. Kabirlerin üzerinde yürümek ve onlara yaslanmak da aynı şekildedir. Bu konuda da Hz. Peygamber (sav) "Kabirlerin üzerine oturmayınız ve onlara doğru namaz kılmayınız." buyurmuşlardır.
Kabir ziyareti oturarak yada ayakta yapılabilir. Müstehap olan oturup Yasin-i Şerif okumaktır. Ayakta durularak 11 İhlas da okunabilir.
Kabir ziyareti için kesin bir gün olmamakla birlikte Hanefiler, özellikle cuma ve cumartesi günleri kabir ziyaretinde bulunmanın daha faziletli olduğunu belirtmişlerdir.
Kabirde Yatanlara Selam Vermek
Kabir ziyaretine gidenlerin kabristana vardıklarında orada yatanlara selam vermeleri ve onlar için Allah'tan bağışlanma dilemese Efendimiz'in (sav) sünnetleri arasındadır. Resulullah bir gün Medine mezarlığına uğradığında mezarlara doğru yönelmiş ve السَّلَامُ عَلَيْكثمْ يَا أَهلَ الْقُبُور يَغْفِرُ الله لَنَا وَلَكُمْ أَنْتُمْ سَلَفُنَا ونَحْنُ بِالْأَثَرِ Esselamu aleyküm ey kabir halkı! Allah size de bize de mağfiret buyursun. Sizler bizim selefimizsiniz. Bizde arkadan gelip size katılacağız." buyurmuştur. Başka bir seferinde de " اَلسَّلامُ عَلَيْكُمْ أَهْلَ الدِّيَارِ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُسْلِمِينَ، وَإِنَّا إِنْ شَاءَ اللهُ بِكُمْ لَلاَحِقُونَ، أَسْأَلُ اللهَ لَنَا وَلَكُمُ الْعَافِيَةَ" "Selam üzerinize olsun ey müminler cemaatinin mahalle halkı! İnşallah bizde sizlere kavuşacağız.
Bu hadislerde geçen "biz arkadan size katılacağız." "İnşallah biz de sizlere kavuşacağız." gibi ifadeler ölümü ve ahireti hatırlama ruh hali içerisinde kabir ziyaretinde bulunulması gerektiğini bir kez daha salık vermiş olmaktadır.