Cemre Nedir? Ne Zaman Düşer?
Bahar yaklaştığı zaman halk arasında cemre düştü mü? Ne zaman düşecek? Şeklinde sorular sorulur ve öteden beri şubatın yirmisinden sonra cemre havaya düştü, derler. Bu söz baharın müjdecisi sıcaklık, havada başladı demektir. Bundan bir hafta sonra da cemre suya düştü, derler. Bununla da sıcaklığın suda başladığını ifade etmiş olurlar. Bir hafta sonra martın beşinde ise, cemrenin toprağa düştüğünü dile getirirler. Bununla da sıcaklığın artık toprakta da başladığını, toprağa tohum atma devresinin başlayabileceğini anlatmış olurlar.
Genel olarak cemre halk arasında bu şekilde bilinse de aslında çok köklü bir tarihe, sağlam tecrübelere dayanmakta ve modern anlamda meteoroloji bilimi henüz gelişmemiş iken hayatta çok önemli kolaylıklara vesile olmuştur. Bu yüzden biz de “Cemre” konusunu daha derinlemesine araştırmak ve anlamak istedik.
Cemre Kelimesinin Anlamı
Cemre, Arapça bir kelimedir. Ateş, kor, köz manalarına gelir. Yani sıcaklık demektir. Cemre, cimin üstünle okunması ve mimin sükûnu ile جَمْرة şeklinde ateş koru anlamında kullanılan bir kelimedir. Cemre için köz tabiri de kullanılmaktadır. Kelimenin çoğul kalıbı cemerât جمرات ve cimin esreli okunmasıyla cimar جِمر şeklindedir.
Bir terim olarak ise cemre baharın gelişini müjdeleyen, şubattan itibaren yaklaşık birer hafta arayla havanın, suyun ve toprağın ısınmasını ifade etmektedir.
Cemre inanışı halk arasında farklı anlayışlara ve farklı cemre tanımlarına da sebep olmuştur. Buna göre; Cemre, Şubat Ayından itibaren hava, su ve toprakta meydana gelen sıcaklık yükselişi; havaya, suya, toprağa düşerek bunların ısınmalarına sebep olan ısıtıcı kuvvet; havaya, suya, toprağa semadan düşen ve bunları ısıtan böcek; baharda ortalığın ısınması olarak düşünülmekte ve tanımlanmaktadır. Cemre hararet olarak kullanılmasının yanı sıra kışın sonunda şubat ayında ortaya çıkan buhara da cemre denilmektedir.
Bazı araştırmacılar tarafından çeşitli yörelerden yapılmış olan derlemelerde de bilgilerine danışılan kişilerin cemrenin ne olduğu ile ilgili çeşitli inançlara sahip olduğu görülmektedir. Rize halkı cemrenin yuva gibi bir şey olduğuna ve o yuvadan siyah canlı bir şeylerin (akakopali) çıkıp etrafa yayıldığına inanmaktadır. Bu şekilde yuvadan siyah canlı şeylerin etrafa yayılması cemrelerin düştüğü anlamına gelmektedir.
Cemre Nedir?
Cemrenin sıcaklık ya da mevsimsel olarak bahardan önce gerçekleşen sıcaklık artışı olduğunu anlamış olduk. Ancak halk arasında bazı inanışlar var ki cemreyi daha nesnel hale getirmektedirler.
Sözlük ve ansiklopedilerden alınan bilgilerde, dikkat çeken husus soyut bir kavram, ısı, ısıtıcı kuvvet olan cemrenin çoğunlukla çakıl taşı vasıtasıyla somutlaştırılmasıdır. Ancak gerek Ali Seydi’nin verdiği bilgide gerekse bazı araştırmacılar tarafından çeşitli yörelerden yapılmış derlemelerde bu somutlaştırmanın böcek ve böceğe benzer şeyler, yuva gibi bir şey, kara kara zincir gibi bir şey, Arap balığı, kurbağa, içinde böceği olan ip yumağı gibi bir şey ve kara böcü vasıtasıyla yapıldığı da görülmektedir.
Uşak yöresindeki yaşlılar, cemrenin suda göründüğünü söylerken gençler yaşlıların gördüğü şeyin cemre değil kurbağa yumurtası olduğunu belirtmektedir. Yaşlıların söylediğine göre cemre suya düşünce kara kara zincir gibi görünür; kimilerine göre suya düşen bu şey bir böcektir. Cemre suya düşünce suyun içinde kurbağa pisliği olur, sonra içinde kara renkli olan ve böceğe benzeyen bir şeyler oluşur. Kara böcekler Arap balığı, Arap balığı da kurbağa olur. Ona cemre pisliği denir ve vırr diye ötünce cemre ötüyor derler. Bu yöredeki başka bir inanışa göre ise cemre suya düşer, kurbağa gibi olur, sonra da ondan balık meydana gelir. Yöre halkının kimi ise cemrenin ip yumağı gibi olduğunu, her yanında gözünün bulunduğunu belirtir. Suya düşen cemre suyun durgun yerlerinde bulunur, haşhaş tanesi, karıncanın kafası gibi böceği olur.
İçel Sarıkeçilileri de benzer şekilde cemrenin suların içinde bulunan, kat kat ve bağırsak şeklinde olan, aralarında siyah böcekleri bulunan kara böcü olduğunu söylemekte ve cemrelerin düştüğünü anlamak için gölet ve pınarları kontrol etmektedirler.
Cemreler Ne Zaman Düşer?
Miladi Takvime Göre
Genel olarak Şubatın 20'si itibari ile havaya, 26-27'sinde suya ve Mart'ın 5-6'sında da toprağa düşer ve bundan sonra artık havalar ısınmaya başlar. Ancak cemrelerin düşüşü konusunda tam bir ittifak yoktur.
Sözlüklerde “şubatta”, “kışın son günlerinde şubat ayında”, “şubatın ilk, ikinci ve üçüncü haftalarında”, “şubatta birer hafta ara ile”, “bahardan az önce”, “mevsim-i baharda”, “şubat sonu mart başında birer hafta ara ile”, “ilkbaharda 19 Şubat 6 Mart arasında birer hafta ara ile” şeklinde farklı zamanlar zikredilmiştir. Burada dikkat çeken nokta sözlüklerde kesin bir tarihin verilmemiş olmasıdır. Cemrenin düşüş zamanları Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü’nde ise şu şekilde kaydedilmiştir: Birinci cemre şubatın yirmi birinde, ikinci cemre şubatın yirmi sekizinde, üçüncü cemre ise martın yedisinde düşmektedir.
Türkiye’de yapılan derlemelerde de cemre düşmesi için farklı tarihlerin zikredildiği görülmektedir. Uşak yöresi halkı arasındaki takvimde 21 günlük cemrelerin düştüğü zaman ve dokuz günlük de dokuzun dokuzu olmak üzere 30 günlük bir devir bulunmaktadır. Yöredeki inanışa göre kış ana devrelerinin sonuncusu olan Hamsin’in 15’inde yani miladi olarak 20 Şubat’ta cemreler düşmeye başlar. Başka bir inanışa göre ise kış çıkarken leyleklerle beraber cemre de gelir.
Rize’den yapılan derlemede de kaynak kişilerin, cemrelerin düşme tarihiyle ilgili farklı inançlarda olduğu görülmüştür. Cemre düşmesi olayının yeni yılda başladığı, on gün ara ile düştüğü gibi inanışlara rastlanmıştır.
Denizli ve çevresindeki genel kanıya göre cemre zemherinin sonunda, şubat ayının yirmisinden itibaren düşmeye başlar.
Görüldüğü gibi cemrenin düşme tarihlerinde bölgelere göre ve bu inanışta olan insanlar arasında ihtilaf bulunmaktadır. Bu ihtilaf coğrafya farklılıklarından dolayı havanın farklı zamanlarda ısınmaya başlaması ya da farklı zamanlarda insanların ateşe olan ihtiyaçlarının sona ermesi zamanının değişmesi gayet normaldir. Bu durumda farklı coğrafyalarda cemrenin düşme zamanının da farklı olması normal karşılanabilir. Ancak bilimsel olarak ta cemre ile ilgili sınırlı araştırmalar yapılmaya çalışılmıştır. Bu araştırmalarda cemre tarihlerinde genel olarak bir ısınma olduğu görülmüştür. Bu durum ise cemre tarihlerinin değişken olmadığına işaret etmektedir. Ancak bu konuda geniş çaplı bilimsel araştırmalar yapılmadığı için de henüz kesinlik kazandırılamamıştır.
Rumi Takvime Göre
Arapça veya Farsça olan eski eserlerde cemrelerin düşme veya yükselme tarihleri genellikle Rumi takvime göre verilmiş, yeri geldikçe de diğer takvimlerdeki farklı cemre tarihlerine değinilmiştir. Bu eserlerde genellikle ilk cemrenin Rumi takvime göre şubatın yedisinde, ikincinin on dördünde, üçüncünün ise yirmi birinde vuku bulduğu belirtilmektedir.
Bununla ilgili Uluğ Bey ilk cemrenin şubatın yedisinde, ikinci cemrenin on dördünde, üçüncü cemrenin ise yirmi birinde düştüğünü, cemrelerin düşüşünden sonra ise kış soğuklarında kırılma olduğunu belirtmektedir. Gonabadi, Takıyüddin Farisi, Mesûdî, Mahmud Alusi, Bircendî, Birûni ve Şahmerdan da aynı görüştedirler.
Rıza Abdullahî de cemrelerin özelliklerine dair görüş ayrılıklarının bir kısmının, Bîrûnî’nin de bildirdiği üzere, soğukların ve sıcakların çeşitli ülkelere göre başlangıç tarihlerindeki farklılıktan kaynaklandığını ifade etmektedir.
Rıza Abdullahî; Bîrûnî’nin bildirdiğine göre küçük cemre de denilen birinci cemre şubat ayının yedisinde düşer dedikten sonra bu tarihin diğer takvimlerdeki karşılıklarını da şu şekilde vermiştir: Birinci cemre Gregoryen takviminde Fevrier (Şubat) ayının yedisinde, Celali takviminde Delv ayının yedisinde veya sekizinde, hicri şemsi takvimde Behmen ayının on yedi veya on dokuzunda vuku bulur.
Cemreler Nereye Düşer
Genel olarak birinci cemrenin havaya, ikinci cemrenin suya, üçüncü cemrenin de toprağa düştüğü ifade edilmektedir. Üçüncü cemre ile doğanın artık harekete geçtiği ve soğukların sona erdiği konusunda bilginler ittifak etmişlerdir. Ancak birinci ve ikinci cemrenin nereye düştüğü konusunda bazı ihtilaflar bulunmaktadır.
Cemrenin nereye düştüğü ile ilgili görüşleri kısaca şu şekilde özetleyebiliriz.
Su-toprak-ağaçlar
Bircendî’nin bahsettiği bir kavim ilk cemrenin suda etkisini göstererek suyun soğukluğunu azalttığına, ikinci cemrenin toprakta etkisini gösterdiğine, üçüncü cemrenin ise ağaçlarda etkisini göstererek onları harekete geçirdiğine inanmaktadır.
Şerh-i Zic isimli eserde de aynı şekilde birinci cemrenin suyu, ikinci cemrenin ise toprağı ısıttığı belirtilmiştir.
Toprak-Su-Ağaçlar/Bitkiler
Gonabadi Hallut Takvim ve Ravzatü’l Müneccimin isimli eserlerde birinci cemrenin toprağa, ikinci cemrenin suya tesir ettiğinin açıklandığını söylemektedir. Üçüncü cemre konusunda görüş ayrılığı bulunmadığını ifade eden Gonabadi üçüncü cemrenin ağaçlara tesir edip ağaçlarda neşvünema kudreti oluşturduğunu belirtmektedir.
Şahmerdan, ilk cemre yedi şubatta yeryüzüne bir sıcaklığın gelmesiyle olur ve böylece yeryüzü ısınır demiştir. Şubattan on dört gün geçince ikinci cemre meydana gelir ve suya bir buhar düşerek suyu ısıtır. Şubatın yirmi birinde vuku bulan üçüncü cemrede ise ağaçlara bir buhar ve sıcaklık düşer.
Dehhuda Arapların inanışına göre cemrenin birinci düşüşünde toprağın, ikinci düşüşünde suyun, üçüncü düşüşünde ise bitkilerin ısındığını nakleder.
Bîrûnî de cemrelerin yükselmesiyle ilgili benzer bilgileri kaydetmektedir. Buna göre cemre günlerinde yerden buharlar yükselmekte, birinci buhar yeri, ikinci buhar suyu, üçüncü buhar ise ağaçları ısıtmaktadır.
Hava – Toprak - Su
Anne Dozy, Tâcül Arûs isimli sözlüğe göre birinci cemrenin havaya, ikinci cemrenin toprağa üçüncü cemrenin ise suya düştüğünü nakletmektedir.
Ayşe Akman’ın Denizli’den yaptığı derlemede de kaynak kişilerin cemrelerin düştüğü ve etkisini gösterdiği yerler ile ilgili farklı bilgiler verdiği görülmektedir. Cemrenin önce havaya, havadan toprağa düştüğü ve toprağa yayıldığı, sonra da suya düştüğü ve suya düştükten sonra havanın azar azar ısınmaya başladığı belirtildiği gibi ilk cemrenin havaya düşüp havada bir hafta durduğu, sonra oradan suya düştüğü, suda da bir hafta durduktan sonra toprağa düştüğü ifade edilmektedir.
Su – Hava - Toprak
Araplar arasında cemrenin düştüğü ve bu düşme ile etkisini gösterdiği yerler hakkında bilgi veren eserlerden biri de Bulugül Ereb’dir. Bu eserde ilk cemre düşünce suda, ikinci cemre düşünce havada, üçüncü cemrenin düşmesiyle ise toprakta ısınma meydana geldiği belirtilir.
Derlemelerde birinci cemrenin düştüğü yer olarak hava, gök, toprak; ikinci cemrenin düştüğü yer olarak su, dağ, toprak, ağaç; üçüncü cemrenin düştüğü yer olarak ise toprak, çalı, su, hava, yer unsurları zikredilmiştir. Ancak Türkiye’de halk arasındaki genel kabul birinci cemrenin havaya, ikinci cemrenin suya, üçüncü cemrenin ise toprağa düştüğü şeklindedir. Cemrenin Kelime Anlamı bölümünde de görüldüğü gibi sözlüklerin genelinde ilk cemrenin havaya, ikincinin suya, üçüncünün ise toprağa düştüğü, diğer bir eserde ise karaya düştüğü belirtilmektedir.
Hava – Su – Toprak
Solmaz Karabaşa’nın Rize’den yaptığı derlemeye göre kaynak kişiler ilk cemrenin toprağa, ikincinin suya, üçüncünün havaya; ya da ilkinin havaya, ikincinin ağaca, üçüncünün yere düştüğünü belirtmişlerdir. Ancak yöredeki genel inanış ilk cemrenin havaya, sonrakinin suya en son cemrenin ise toprağa düştüğü şeklindedir.
Birinci iklim-ikinci iklim-üçüncü ve Dördüncü iklim
Bîrûnî’nin cemrelerin etkisini gösterdiği yerler ve unsurlarla ilgili naklettiği farklı bir bilgi bulunmaktadır. Buna göre birinci cemrede birinci ve ikinci iklimin, ikinci cemrede üçüncü ve dördüncü iklimin, üçüncü cemrede ise diğer iklimlerin ısındığı söylenmektedir.
Cemre İnanışının Kaynağı
Cemre İnanışı ile İlgili Rivayetler
Acâibu’l-Mahlûkât kitabında zikrolunduğuna göre bazı soğuk memleketlerde çiftçiler ve köylüler kış aylarında hayvanlarıyla birlikte içlerinde yaşadıkları üç ev inşa ederlermiş. Rıza Abdullahî’nin naklettiğine göre ise bu evlerin her birinin duvarı bir diğerini çevreleyecek şekilde iç içe olurmuş. Soğuğa daha dayanıklı olan hayvanlarını birinci eve, soğuktan en fazla etkilenenlerini ise üçüncü eve yerleştirirlermiş. Soğuğa dayanıklılıkta orta derecede olanları da ikinci eve koyarlarmış. Bu üç evin her birinin arasında bir bölme yaparlarmış. Soğuklar şiddetlendiğinde çoluk çocuklarıyla birlikte üçüncü eve yerleşirlermiş. Bu evlerde daima ateş yanarmış. Birinci cemre düştüğünde üçüncü evin ateşini söndürüp hayvanlarıyla birlikte ikinci eve taşınır ve ikinci evdeki hayvanları birinci eve yerleştirip, birinci evdeki hayvanları otlağa gönderirlermiş. Şubat ayının on dördünde ikinci cemre düştüğünde aynı şekilde birinci eve taşınırlar ve ikinci evin ateşini söndürürlermiş. Şubat’ın yirmi birinde üçüncü cemre düşünce evin ateşini söndürüp kendileri dışarı çıkar ve bütün hayvanlarını da dışarıya, otlağa gönderirlermiş.
Emir Gıyaseddin Mansur Şirazî’nin (1462-1542) naklettiğine göre kış geldiğinde yılan ağzına üç çakıl taşı alır, yerin altına iner ve kendini onunla beslermiş. Birinci cemre düştüğünde çakıl taşının birini ağzından çıkarır, ikincisinde öbür taşı çıkarır ve üçüncüsünde de geri kalan taşı atarak dışarı çıkarmış.
Mahmud Alusi, Bulugü’l-Ereb adlı kitabında Cemreler ve Düşüşleri, Yıldız mıdır, Değil midir? başlıklı bölümde gerçekten uzak olduğunu düşündüğü iki rivayete yer vermektedir. Buna göre yıldızlar hakkında bilgi verenlerin naklettiği ilk ilgili rivayet şudur: Bazı Araplar soğuk şiddetlendiği zamanlarda deve, sığır, koyun gibi hayvanlarıyla beraber dağlarda bulunan geniş mağaralara girerlerdi. Mağaralarda kendileri için ayrı, koyunları için ayrı, sığır gibi büyük hayvanları için de ayrı yerler tayin ederlerdi. Soğuğun şiddetini kırmak için her bir yere ayrı bir ateş yakarlardı. Kış sonuna doğru soğuğun azaldığını hissettikçe üç ateşi sırayla söndürürlerdi. Bu şekilde ateşi söndürmeye sukut-ı cemerât (cemrelerin düşmesi) derler ve her bir ateşin sönmesine de sukut-ı cemre (cemre düşmesi) adını verirlerdi.
Mahmud Alusi’nin verdiği bu bilginin benzerine İsmet Konur’un cemreyi konu alan bir makalesinde de rastlamaktayız. Buna göre göçebe olarak yaşayan ve mevsimlere göre yer değiştiren eski Arap kabileleri kış soğuklarının çok şiddetli olduğu zamanlarda kabileye ait bütün ailelerin çadırlarını birinden diğerine geçilebilecek şekilde birbirine sıkıca raptederdi. Bu şekilde yüzlerce çadırdan oluşan uzun tek bir çadır meydana gelmiş olurdu. Bu uzun çadırın yalnız iki tarafında iki kapı bulunur, buralardan giriş ve çıkışlar sağlanırdı. Üç bölmeye ayrılmış olan bu uzun çadırın kapılarından birine yakın yere büyükbaş hayvanlar için bir bölme hazırlanırdı. Ortaya küçükbaş hayvanlar, diğer kapı tarafına da insanlar yerleştirilirdi. Bu bölmelerin her birinin ortasında ateş yakılır, insanlar ve hayvanlar bu şekilde ısınırdı. Bu üç ateş bütün bir kış yanardı. Bahar geldiğinde ateşlerin her biri belli günlerde söndürülürdü. Arapların cemre düştü demesindeki maksat artık ateşe gerek kalmadı, yanan ateşler söndürüldü manasındadır. Sırayla ateşlerin hepsi söndükten sonra çadırlar da ayrılır ve aileler çadırlarını alıp ayrı ayrı çadırlar kurarlard.
Bulugü’l-Ereb’de yer alan ikinci rivayete göre ise Moğol kralları ve o memleketlerde yerleşen bazı krallar soğuk şiddetlendiği zaman meclislerinde üç tütsü yakarlardı. Soğuğun şiddetinin kırıldığını hissettikçe birer birer o tütsüleri kaldırırlardı. Bu işi de cemrelerin düşmesi diye ifade etmişlerdi.
Yukarıdaki rivayetlerde cemre inanışının kaynağı genellikle, insanların günlük yaşamlarındaki bir ihtiyaca binaen ortaya koydukları bir uygulama olarak görülmektedir. Hayvanları için ayrı yerler hazırlayıp buralarda üç ayrı ateş yakmaları ve havaların ısınmasıyla beraber bu üç ateşi sırayla söndürmelerinin sukut-ı cemerât (ateşin düşmesi) tabirinin ortaya çıkmasında etkili olduğu düşünülmektedir. Sukut-ı cemerât tabiri burada ateşin sönmesi; yani var olan bir şeyin yok olması durumu için kullanılırken halk arasında sukut-ı cemerât olmayan bir şeyin, ısının ortaya çıkması, varlık kazanması durumu için kullanılmaktadır. Sukut-ı cemerât tabirinin rivayetlerdeki ve halk arasındaki kullanımında yer alan bu zıtlık dikkat çekmektedir.
data-ad-layout="in-article"
data-ad-format="fluid"
data-ad-client="ca-pub-6752203611697389"
data-ad-slot="8685177332">