Last Updated:

Karışık Yemenin Zararları

Sinan Kanmaz
Sinan Kanmaz Sağlık

Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) çok yemediği gibi hiçbir zaman süt ile birlikte balık, ekşi, yumurta ve et yememiştir. Çünkü yemekleri karışık şekilde yemek de çok yemek gibi kişinin beden ve ruh sağlığına zarar verir. Peygamberimiz (s.a.v) çok yemeye karşı bizleri açıkça uyarmış ve sakındırmıştır. Aynı şekilde fiili sünneti ile de yemeklerin karışık yenilmemesi gerektiğine göstermiştir. 

Günümüzdeki tıbbi verilerle de karışık yemenin zararları tespit edilmiştir. Özellikle kan gruplarına göre ve yenilen gıdaların türlerine göre yediğimiz gıdalara dikkat etmeliyiz. Halk arasında yaygın şekilde bilinen bayat balık ve yoğurdun birlikte yenildiği takdirde zehirlediği halk arasında bilinmektedir. Halbuki balık bayat da olsa -bayat yemeklerin zararsız olduğunu kastetmiyorum.- insanı zehirlemiyor. Yoğurt da tek başına insanı zehirlemiyor hatta zehirlenme vakalarında tedavi amaçlı kullanılıyor. Ancak ikisi birbirine karıştırıldıklarında zararlı hale geliyor ve insanı zehirleyebiliyor.

Balık ve yoğurt belirgin şekilde zehirlenmeye sebep olduğu için ve halk arasında bilindiği için bu konuda kulaklarımız aşina. Ancak birbirine karıştırdığımız zaman zararlı olan tek gıda balık ve yoğurt değildir. Birbirine uygun olmayan, özellikle hazmedilme süreci birbirinden farklı olan gıdaları beraber yemek insan vücuduna zararlıdır. Bizi hemen zehirleyip kendini belli etmese de bu beslenme hatası uzun vadede bizlere zarar vermekte ve vücudumuzda oluşturduğu kalıntılarla ileride daha büyük hastalıklara sebep olabilmektedir. 

Mizaca uygun olmayan, yani kişinin kan grubuna uygun olmayan yada birbirine uygun olmayıp, hazım için farklı enzimler gerektiren yemekler, birbirleri ile karıştığında hazmolmadan çürür.

Mesela karbonhidratlar ve proteinler, süt ürünleriyle balık, birkaç farklı inekten sağılarak elde edilen karıştırılmış süt, karışık et -aynı cinsten iki farklı hayvanın eti, bir hayvanın eti ile başka bir hayvanın yağı, dana eti ile tavuk eti veya aklınıza gelebilecek herhangi bir et kombinasyonu- balık ile et, karışık yağlar -örneğin koyun ve tavuk yağı, katı yağ ile sıvı yağ- birbirine zıttır. Çünkü bu besinlerin parçalanabilmesi için gerekli olan enzimler birbirine zıttır. Bu zıtlık enzimlerin üretilmesine engel olur ya da üretilmiş enzimlerin birbirlerini yok etmesine sebep olur. Bu durumdaysa yediğimiz yemekler ne kadar faydalı besinler olsalar da daha biz onları hazmedip vücudumuza almadan onlar çürümeye başlarlar. Çünkü gıdaların hazmedilmesi işlemi bir anda olmaz. Bu işlem midede saatlerce süren bir işlemdir ve bağırsaklarda da devam etmektedir. Yemekten sonra kanda lökosit sayısının artmasının sebebi de budur.

Karışık beslenme yüzünden midemizde oluşan çürüme ve mayalanma sebebiyle ortaya çıkan zehirli ve asitli kalıntılar ise sinir hücrelerini doğrudan etkileyerek bağırsakların hareketini yavaşlatır. Bu durumda bağırsaklar da işlevini daha yavaş yerine getirmeye başlar ve zaten uzun olan hazım süreci daha da uzamış olur.

Yavaşlayan bağırsaklarda toplanan kalıntılar, bağırsakları genişletir ve cepler oluşturur. Bu ceplerde bağırsaklarda bulunan dışkılardan taşlar oluşur. Bu taşlar yıllarca atılmadan vücutta kalır.

Beslenmedeki hata devam ettikçe bağırsaklar daha da ağırlaşır, hareketi daha da yavaşlar ve kabızlık meydana gelir. Bağırsakların duvarları adeta kanalizasyon boruları gibi zehirli ve yağlı atıklarla kaplanır. Bu noktadan sonra intoksikasyonu yani vücudun toksinlerle dolması hızla artmaya başlar. Bağırsaklarda devamlı gaz oluşur, uyku ve tembellik artar. Çürüyen veya mayalanan yemek artıkları bağırsağı zehirleyerek kana karışır. Bu atıklar kandan bütün organlara ve hücrelere yayılarak onları da zikirler. Hastalıklara yol açar. Damarları tıkayıp organ ve eklemlerde toplanır. Tıkanan damarlarda dolaşan koyu ve ağır kan organları beslemekte yetersiz kalır ve çok yemenin zararların anlattığımız yazımızda belirttiğimiz gibi AÇIZ! çığlık atmaya başlarlar.